30 Nisan 2010 Cuma
Herkesin Arayıpta Bulamadğı Selülit Tedavisi : Selülit Çayı
08.04.2010 tarihinde yayınlanan, Derya Baykalın sunuculuğunu yaptığı, Deryalı günler Programına konuk olarak katılan, suna Dumankaya, Selülit tedavisinde, son derece faydalı olna, selülit çayı tarifini verdi. bu çay Selülitleri giderdiği gibi, kolesterol ve trigliserid yüksekliğine de fayda sağlıyor.
GEREKLİ MALZEMELER:
*5 yemek kaşığı çam ağacı iğnesi( çam ağacının havası temiz bir yerde olmasına özen gösterin ),
*5 yemek kaşığı beyaz soğan kabuğu(kahverengi kabuklu soğanın kabuğu),
*5 yemek kaşığı kuşburnu,
*1 litre su,
HAZIRLANIŞI: Çam iğnelerini makasla 2-3 parçaya ayırın. Soğan kabuklarını ve diğer malzemeleri de tencereye koyup ocağa koyun. 10 dakika kaynatın. Ocaktan indirip tencereyi iyice sararka sabaha kadar demlendirin. Sabahleyin bu karışımı süzün ve günde 3 öğün 1 er çay bardağı için. Yaptığını bu çayı en fazla 2 günde bitirip sonra tazesini hazırlayın. 4 ay boyunca bu kürü uygulayın.
Beyin Yorgunluğuna Ne iyi Gelir ? Bitkisel Cözüm
YORGUNLUĞUN NEDENLERİ ;
Vitamin ve mineral eksiklikleri, hipoglisemi gibi metabolik sorunlar, tiroid ve böbrek üstü yetmezliği gibi hormonal problemler, karaciğer, kalp ve böbrek sorunları, kansızlık hatta enfeksiyonlar yorgunluğa neden olabiliyor. Yorgunluğun nedenleri bunlarla da sınırlı değil. Stres yönetimindeki eksiklikler, uyku problemleri, depresyon ve motivasyon düşüklüğü de sizi yorgun düşürebiliyor. Ayrıca beslenme planındaki eksiklikler, aşırı alkol ve sigara tüketimi, aktivitesi az bir hayat sürmek yorgunluğa adeta davetiye çıkarıyor. Kış aylarında ise soğuk algınlığı ve grip sizi yorgun düşürebiliyor.
BEYİN YORGUNLUĞUNUN BİTKİSEL TEDAVİSİ;
ANASON: 1 bardak kaynar suya, 2-4 gr anason konur, 10 dk bekle tilir, günde 2-3 bardak içilir.
Anason toz haline getirilir, günde 3 defa 0,5-1 gr içilir.
BİBERİYE: 1 bardak kaynar su ya, 10-20 gr bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içi lir.
Biberiye toz haline getirilir, gün de birkaç defa 1-4 gr içilir. Biberiye yağı 3 damla bir şekerle alınır.
POLEN: Polen kür halinde kulla nımlarda günde 15-20 gr kullanı lır. 15 gün devam edilir. 1 hafta ara verilir. Böylece bir müddet devam edilir.
Devamlı kullanımlarda günde 2-4 gr içilir.
KUŞBURNU: 1 bardak kaynar suya, 10 gr meyve konur, 10 dk bekletilir, günde 3-4 bardak içilir. MISIR: Mısır haşlanıp yenilir.
KAYISI: Taze veya kuru kayısı yenilir.
FASULYE KAPÇIĞI: 1 bardak kaynar suya, 1 çay kaşığı fasulya kapçığı toz halinde konulur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içilir.
Taze kapçıklarda kaynatılıp içile bilir.
1 bardak suya, 4 gr taze kapçık konur, 20 dk kaynatılır, günde 2-
3 bardak içilir.
OĞULOTU: 1 bardak kaynar su ya, 4-10 gr bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 3 bardak içilir. Bitki toz haline getirilir, günde 3- 4 defa 1-4 gr içilir.
Tohumu toz haline getirilir, gün de 3 defa 3 gr içilir.
Taze bitki sıkılır, suyundan yarım fincan içilir, (beyni güçlendirir).
ÇAY: Günde içilen 3-5 bardak çay beyni uyarır, yorgunluğunu giderir.
Kendi Toniğimi Kendim Yapmak İstiyorum ...
İşte her cilt tipi için evde hazırlayabileceğiniz tonik tarifleri.
Canlandırıcı tonik:
Gülün içinde barındırdığı mükemmel yağlar temizleyici, ferahlatıcı ve canlandırıcı bir etkiye sahiptir. Özellikle de yorgun ciltlerde. Aynı zamanda makyaj veya cilt temizlemek amacıyla da kullanılabilir.
Malzemeler:
1- 100 ml beyaz şarap
2- 50 ml gül suyu
3- 5 gr kuru gül yaprakları
4- 1 kahve filtresi
Hazırlanışı:
Gül yapraklarını koyu renkli ama oldukça da geniş bir cam kavanoza koyup, üzerine beyaz şarabı dökün. Ardından kavanozu sıkıca kapatın ve 14 gün sıcak bir yerde bekletin. Işık gelme riskine karşı üzerini koyu renkli bir örtüyle kapatabilirsiniz. 14. günün sonunda karışımı bir süzgeçten geçirin bu arada suyunun çıkması için yaprakları iyice bastırın. Ardından karışımın suyunu bir kahve filtresiyle süzün. Son olarak da bu karışıma gül suyu ekleyip kullanmaya başlayın. Karışımı koyu renkli, hava almayan ve sıkıca kapanan bir şişede 6 ay kadar saklamanız mümkün.
Cildi Sıkılaştırıcı Tonik:
Malzemeler:
1- 1 fincan soda,
2- Yarım fincan gül suyu,
3- Yarım fincan elma sirkesi
4- 2 çorba kaşığı gliserin.
Hazırlanışı:
Malzemeleri iyice karıştırın. Spreyli şişeye koyup cildinize püskürtün. Buzdolabında saklayacağınız toniği 1 hafta kullanabilirsiniz.
Aknelere Karşı Tonik:
Yarım litrelik şişeyi gül yaprakları ile doldurun. Üzerini örtecek kadar sıcak su doldurup ağzını kapatıp 2 gün bekletin. Süzün 1 kahve fincanı sirke ile karıştırın,karışımı bir parça pamuğa döküp cildinize yedirerek sürün kuruyuncaya kadar bekleyip ılık suyla durulayın.
Yağlı Ciltlere Sirke Toniği:
1 kaşık elma sirkesiyle 8 kaşık maden suyunu karıştırıp, yağlı cilt için güzel bir tonik elde edebilirsiniz.Cildinizi temizledikten sonra tonikle ıslatılmış bir pamuk yardımıyla silerek , sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.
Salatalık-Bal Toniği:
Soyulmuş ve doğranmış orta boy salatalığı mikserde püre haline getirin. Püreyi bir kevgire boşaltın ve kevgirin altına da cam bir kap yerleştirin. 20 dakika kadar süzülmeye bırakın. Salatalığın suyu iyice süzüldüğünde minik bir kavanoz alıp içine 2 kaşık bal ilave edin. Tahta bir kaşıkla salatalık suyu ve balın iyice karışmasını sağlayın.
Kullanacağınız zaman şişeyi iyice çalkayın. Makyaj pamuğunuzu bu tonikle ıslatın , sabah-akşam yüz , boyun ve göğüs bölgesini silin. 3-4 dakika kurumasını bekleyin.Toniğinizi kapaklı bir kapta en fazla 1 hafta kadar saklayıp kullanabilirsiniz.
Maden Suyu:
İçindeki zengin minareler sayesinde tüm ciltler için yararlı ve besleyici bir toniktir. Cildinizi temizledikten sonra doğal maden sodası ile sıkıştırılmış bir pamuk yardımıyla sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.
Doğal Güneş Yağı
Yok ben kozmetik ürünler kullanmak istemiyorum ve kendi güneş yağımı kendim yuapmak istiyorum diyorsanız. İşte Ahmet Maranki’ den doğal güneş yağı formülü
Malzemeler:
1- Zeytin yağı
2- Havuç yağı
3- Kakao yağı
4- Okaliptus yağı(koku vermesi için)
5- Badem yağı
Hazırlanışı:
Malzemelerden eşit miktarda, okaliptus yağından ise 1 çay kaşığı ekleyin. Yukarıda da belirttiğimiz gibi okaliptus yağı koku vermesi için, o yüzden 1 çay kaşığı yeterli. Malzemeleri (cam şişede olabilir) iyice karıştırın. Güneş yağımız artık hazır.
Suna DumanKayadan Hazımsızlık İçin Bitki Çayı Tarifi
1- Bir tutam papatya (yumuşatır),
2- Bir tutam Funda yaprağı (suyu atar),
3- Bir tutam biberiye (yağ yakar),
4- Bir tutam sinameki (bağırsakları çalıştırır),
5- Bir tutam anason (idrarı arttırır),
6- Bir tutam rezene (sinirlere iyi gelir)
Hazırlanışı:
Malzemeleri 1 su bardağı kaynar suda çay gibi demleyip Her gün bir su bardağı için
iyi gelir.
Bebeğim Neden Ağlıyor Acaba ? İşte Cevabı : sevgisizlik
Ebeveynler bazen, bebeklerinden çok ağlıyor diye şikayet ederler. Bebeklerin ağlaması herhangi bir biyolojik rahatsızlık değil, sevgisizlikten de kaynaklanıyor olabilir.
Çukurova Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Dr. Hayri Levent Yılmaz, bebeklerin sadece hastalandıklarında değil, duygusal yönden açlık hissettiklerinde ve ilgisiz kalındığında da ağlayabildiklerini söyledi.
Doç. Dr. Yılmaz, hiçbir rahatsızlığı olmamasına rağmen günde 3 saattendaha uzun süren, haftada 3 günden daha fazla tekrarlayan bebek ağlamasının mutlaka dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Ağlamanın genellikle fiziksel sağlık açısından sorun oluşturmadığınıbelirten Doç. Dr. Yılmaz, “Bu durumlarda hekimin ağlayan bebeğin ağlama nedenini çok dikkatli bir öykü, fizik inceleme ve yakın gözlemle bulması ve tedavi etmesi gereklidir” dedi.
Doç. Dr. Yılmaz, ağlama nöbetlerinin bebeklerde genellikle yaşamın iki ve üçüncü haftasında başladığını, saatlerce sürebildiğini, ağlamanın çoğunlukla ikindi zamanı, akşamları ve gece yarısında tetiklendiğini, dördüncü aydan sonra ise genellikle ortadan kalktığını, ancak günde üç saatten fazlasüren ağlamanın mutlaka nedeninin araştırılıp çözüm yoluna gidilmesi gerektiğini kaydetti.
Doç.Dr. Yılmaz, hiçbir neden bulunmamasına rağmen ağlayan bebeğin, sevgisiz kalıp dikkatçekme isteğinde olduğunun akla getirilmesi gerektiğini belirtti:
“Aileler, bebekleri ağladığında önce hasta oldukları akıllarınageliyor, oysa sevgisiz kalmış olabileceği düşünülmüyor. Bebeği rahatlatmak sadece altını temiz tutmak, karnını doyurmakla olmaz, sevgiyi de hissettirmek zorundayız. Bebeğin hafif dokunuşlarla saçının okşanması, vücuduna yine hafif dokunuşlarla masaj yapılması ona inanılmaz bir mutluluk verir.
Onunla ilgilenmek, gülmesini sağlamak,küçük hediyelerle şaşırtmak ya da ilgisini çekecek ortamlarda bulunmasını sağlamak bebeği duygusal yönden besler.”
Doç. Dr. Yılmaz, bebeğin gelişiminde uyku, beslenme ve iyi bakım ne kadar önemliyse sevgi ve güven gibi ona ilk yıllarda aşılanabilecek duyguların da büyük önemi bulunduğuna işaret etti:
“Annenin sıcaklığı, kulağa fısıldanan tatlı sözler, kucağa alınıp okşanması, bebeğe hayattaki ilk dersi olan sevgiyi öğretir. Bebeğiniz daha ilk doğduğunda, onu kollarınızın arasına aldığınızda, kendisine değer verdiğinizi hisseder.
Zaman içinde bu sıcak duyguları iyice öğrenen bebeğiniz, sevginizi karşılıksız bırakmayacaktır.
Sevgi bir annenin bebeğine öğretebileceği en güzel duygudur. Aslında tanımlanması zor olan bu duyguyu ona dokunarak, konuşarak, sarılarak öğretebilirsiniz. Bu duygunun kendisi için önemli olduğunu anlayan
bebeğiniz, sizin yokluğunuzda bu duyguyu arayacak, sevgiyi böylece öğrenmiş olacaktır.”
Doç. Dr. Yılmaz, bebeğin ilk aylarda öğrenebileceği bir başka duygunun ise güven olduğunu belirtti:
“Her zaman yanında olduğunuzu bilmek, ağladığında kucağınıza almanız,onu önemsediğinizi gösterir. İlk aylarda aşılanan bu güven duygusu, ileride onun yaşantısını önemli ölçüde etkiler. Kendine güvenli bir birey olarak yetişmek için, güven duygusunu hissetmelidir.”
Neden Kilo Alıyorum ?
Kilo almanın sebepleri ve mekanları belirlendi. Ne yediğimiz değil, nerede ve nasıl yediğimiz de önemli. Newsweek dergisi sağlık editörü, “Bu mekanlarda yemek yemek şişmanlatır” diyerek 7 maddelik bir liste yayınladı. İşte kilo aldıran mekanlar ve nedenleri:
1. Mutfakta atıştırmak
Buzdolabının önünde yada yemek yaparken bir şeyler atıştırmak daha fazla yemenize neden olur.
2. İş yerinde yemek
Araştırmaya göre, ofiste atıştırılan yiyecekler genelde yüksek kalorili oluyor.
3. Aceleyle yemek
Aynı pastayı 9 dakikada tüketenler 646 kalori alırken, 20 dakikada tüketenlerin 579 kalori aldığı gözlemlendi.
4. Karanlıkta yemek
Işık seviyesi azaldıkça iştah artıyor. Geceleri canımızın daha çok abur cubur çekmesi de buna bağlanıyor.
5. Az çiğneyerek yemek
Çalışmalar, yeterince çiğnemenin sindirimi kolaylaştırdığını; gazı, şişkinliği ve ekşimeyi önlediğini gösteriyor.
6. Restoranda yemek
Dışarıda yemek yiyenlerde obezite ve yağ oranı daha yüksek oluyor. Haftada 6-13 kez dışarda yemek yiyen kadınlar günde 290 kalori daha fazla alıyor.
7. Televizyon karşısında yemek
Ekran başında tüketilen yiyecekler çifte tehlike oluşturuyor. Çünkü kişi hem hareketsiz kalıyor hem de ne kadar yediğini fark edemiyor.
Hızlı ve Soğuk Su İçersem Ne olur ?
Hızlı içilen soğuk su, özelliklede vücut ısısı yüksekken, vücutta terleme fonksiyonunu artırıp, tuz ve mineral kaybına neden oluyor.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Yüksekokulu Müdürü Prof.Dr. Günhan Erdem, “Özellikle vücut ısısı yükseldiğinde soğuk suyun hızlı içilmesi, vücutta terleme fonksiyonunu artıracağından çok fazla tuz ve mineral kaybetmeye neden olur. Soğuk suyun olumsuz etkilerinden korunmak için yudum yudum içmeliyiz” dedi.
Prof.Dr. Erdem, aşırı sıcaklar nedeniyle vücudun sürekli su, mineral ve tuz kaybettiğini belirterek, “Soğuk su içmenin 2 türlü olumsuz etkisi var. Bunlardan birincisi doğrudan doğruya üst solunum yollarında hassasiyeti olan kişilerde hastalıklara sebep olabilir. İkincisi ise hızlı içilen soğuk suyun buharlaşmaya yani vücutta terleme fonksiyonuna doğrudan etki ettiği için çok fazla tuz ve mineral kaybetmeye neden olur. Soğuk suyun olumsuz etkilerinden korunmak için yudum yudum yaklaşık 1 dakika içinde içmeliyiz” diye konuştu.
Suyun Yeri Ayrıdır ? Neden Su içmeliyiz ?
Özellikle aşırı sıcakların yaşandığı günlerde doğrudan su içmeye özen gösterilmesi gerekir. Çay, kahve ve meşrubat; suyla birbirine denk değildir.
Suyun vücut için doğal bir çözücü olduğunu anlatan Prof.Dr. Erdem, şöyle konuştu:
“Suyun insan vücudunda 2 temel görevi var. Birincisi vücuttaki hücrelerin metabolizma faaliyetleri için ihtiyaç duydukları su moleküllerini temin etmek diğeri ise vücuttaki atık maddelerin atılmasını sağlamak. Suyun insan vücudunda bu görevleri yerine getirmesi ve metabolizmanın faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için suyu çözücü şeklinde almamız gerekiyor.
Çay, kahve, meyve suyu gibi içecekler ise çözelti şeklindedir. Yani vücuttaki maddeleri çözme görevini yapacak su molekülleri tutulmuştur. O nedenle bir bardak su ile bir bardak meyve suyu arasında inanılmaz derecede serbest su farkı vardır.”
Prof.Dr. Erdem, sabah kalkınca, akşam yatmadan önce ve yemeklerden sonra mutlaka bir bardak su içilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Acaba Neden Terliyoruz ?
Genel olarak sıcaklığının yükseldiği, dans, spor gibi fiziksel aktiviteler sırasında terleriz. Terleyerek vücudumuzun ısısını sabit tutmuş oluruz. Bunun için vücuda yayılmış en az 2 milyon ter bezi görev yapmaktadır. Fiziksel aktiviteler dışında da heyecan, korku, utanma ve sıkılma gibi pek çok olay, fizyolojik bir neden olmadığı halde bizi terletir.
Vücut ısısı dış sıcaklıklar veya gerilim yüzünden artış gösterdiğinde kan dolaşımı hızlanır. Böylece, ter bezlerinin aktif hale geldiği vücudun üst kısmına doğru bir sıcaklık akımı başlar. Deri üzerinde oluşan ter bu durumda hemen buharlaşıp, deriyi soğutur. Bu sayede insan bir gün içinde kendini fazla yormadan iki litreye kadar su kaybeder. Terlemenin ikinci önemli fonksiyonu ise vücuttaki zehirli maddelerin dışarı atılmasıdır. Bu nedenle saunalara sık sık gidilmesi önerilir.
Aynı koşullarda terleme oranı kişiden kişiye göre de değişebilir. Ortalama olarak bir insan günde 0.5 ile 1 litre arası terler.
Terleme nedir?
Terleme tümüyle istemimiz dışında gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonudur. Üstelik vücudumuz için iki önemli işlevi vardır; cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitler ve vücudun boşaltım sistemine katkıda bulunur.
Ter aslında salgılandığında renksiz ve kokusuzdur. Fakat, bakteriler koltukaltı gibi sıcak ve nemli ortamlarda hızla çoğalarak bu salgının kötü kokmasına neden olur.
Terlemeye karşı ne yapabiliriz?
Ter kokusu için çok çeşitli çözümler var. En önemlisi temiz olmak. Bunun yanısıra da terlemenin yarattığı rahatsızlığı bir takım önlemler alarak en aza indirebilirsiniz;
Rahat ve hava alan kıyafetler giyin. Özellikle pamuklu kıyafetleri tercih edin.
Vücut temizliğine özen gösterin. Özellikle koltuk altında oluşan istenmeyen tüyleri alarak kötü kokuyu büyük ölçüde önleyebilirsiniz.
Kahve, alkol ve yakıcı gıdalardan uzak durun.
Ne kullanmalıyız?
Ter kokusunu azaltmanın iki yolu var; Deodorant ve antiperspirantlarla gün boyu hoş kokmak çok zor değil. Ancak deodorant ve antiperspirant birbirinden ayrı şeylerdir. Bu iki ürün en çok terlemeye karşı verdikleri savaş konusunda birbirlerinden ayrılırlar;
Deodorantlar
Deodorantlar antibakteriyel bazı maddeler ve alkol içerirler. Bu sayede de bakteri üremesini denetim altına alarak, ter kokusunun oluşmasını önlerler. Terin ayrışması için bakteriler belirli enzimlere gerek duyar. Bu nedenle bazı deodorantlar bahsedilen bu tür enzimlerden içerir. Diğer yandan ise daha çok parfüm yağları içerdiklerinden dolayı da güzel koku yayarlar. Örneğin Fa dedodorantları hijyenik tazelik sunarlar ve bu sayede de bakteri artışını durdururlar. Bu sayede deri hem korunmuş hem de bakım görmüş olur.
Deodorant kullanırken dikkkat etmeniz gereken en önemli nokta deodorantı temiz ve kuru koltuk altına uygulamanızdır. Terli bir koltuk altına deodorantı sıkmak, oluşmuş ter kokusu ile deodorantın karışımından oluşan daha ağır ve kötü bir kokuya neden olur. Ayrıca giysinin üzerine sıkmak da kokuyu engellemez. Bu arada sprey deodorantları, koltuk altına 15 cm’lik mesafeden kutuyu dik tutarak püskürtmeniz gerektiğini de sakın unutmayın.
Anti-perspirantlar
Antiperspirantlar, terlemeyi deodorantlara oranla daha fazla önlerler. Ter oranını ayarlayıp, çok fazla ter üretilmesine engel olurlar. Ter üretimini aliminyum tuzları sayesinde engelleyip, ter bezlerini sıkıştırırlar. İçerdikleri alüminyum kloride ve benzeri aktif maddeler ile vücuttaki terlemeyi engeller, nemi azaltır ve kokuları sayesinde de tazelik verirler. İçindeki maddelere göre etki süresi ve gücü değişim gösterir.
Ancak antiperspirant ürünler daha çok pudralı formül içerdikleri için, genellikle koltuk altına uygulanmalıdır. Kıyafet üzerine sıkılan antiperspirant ürünlerin hiçbir etkisi yoktur. Koltuk altına sürülen antiperspirant ürün, ter bakterilerinin pudra tabakası dışına çıkmasını engeller ve böylece bakteriler kuruyup gider. Alkol içermediklerinden dolayı vücut için son derece hafiftirler. Ayrıca ferahlatıcı bir etki sağlarlar.
Tercihiniz ister deodorant, ister antiperspirant olsun, her ikisi de ter kokusunu azaltmak ve günlük yaşamda karşılaşacağınız gergin veya stresli anları kolaylaştırmak için size yardımcı olacaktır.
Sigarayı Nasıl Bırakabilirim ?
Sigarayı bırakmak istiyorsunuz ama bir türlü bırakamıyorsunuz. İşe sigara içmeyi azaltarak başlayabilirsiniz. İsteyerek ve istemdışı olarak sigarayı azaltabilir ve tamamen bırakabilirsiniz.
- Öncelikle sigarayı birer paket birer paket alın. Yedek paket veya kartonla sigara almayı bırakın.
- Herzaman kullandığınız markayı değilde size tadı nispeten daha kötü gelen bir markayı alın. Bu işinizi kolaylaştıracaktır.
- Sigara içmek istediğinizde bunu biraz geciktirin. Her sigarayı bir saat geciktirmeniz günlük içtiğiniz sigara sayısını düşürecektir.
- Sigarayı bitmeden söndürün. Hatta yarım yarım için.
- Sigara içmek için farklı bir oda kullanın. Hatta orada olmaktan memnun olmadığınız bir yerde sigara için.
- Sigara paketini kolay ulaşabileceğiniz bir yere veya sürekli koyduğunz cebinize koymayın. Ters taraftaki cebinize, kullanmadığınız bir çekmeceye veya uzak bir yere koyun. Böylece her bilinçdışı sigara yakmak istediğinizde, farkına varırsınız.
- Kül tablanızı sık boşaltmayın. Hergün ne kadar sigara içtiğinizi kül tablasından görün.
- Alternatif şeyler kullanın, sigara içmek aklınıza geldiğinde su veya meyve suyu için, birşeyler yeyin.
- Sigarayı azaltmak bırakmak demek değildir. Bu nedenle bırakmak için kendinize bir tarih belirleyin.
Yanlış Gözlük Numarası Gözü Neden ve Nasıl Ne nedenle bozar ?
Yanlış numara gözlük kullanmak bilindiği gibi gözleri bozmaz sadece o anki görüşü bozar. Bilinenin tersine gözlük takmak yada takmamak gözün numarasının değişmesine sebep olmaz.
Gözlük kullanımı ile ilgili yanlış bilinenleri anlatan Prof. Dr. Ertürk şu örnekleri verdi: “Dinlendirici gözlük diye bir gözlük yoktur. Gözlük rakamlarla ifade edilen değerlere sahiptir ve takıldığı zaman görmeyi daha iyi yapıyorsa kullanılmalıdır. Uzak gözlük devamlı, yakın gözlük ise yalnızca yakın mesafe çalışmalarında kullanılır. Gözün gözlüğe alışması diye bir kavram yoktur. Kişi iyi görmenin ne olduğunu anladığı için gözlükten vazgeçemez. Numara değişikliği ancak muayenede belli olur. Hipermetrop olan çocuklarda büyüme çağında numarada azalma, miyoplarda ise numarada artma gözlenir. Gözlük takmak veya takmamak gözlük numarasının ne azalmasına ne de artmasına neden olur. Ancak çocuk yaşta görmenin gelişmesi açısından mutlaka takılması gerekir. Yanlış numara kullanımı gözü bozmaz, ancak takıldığı anki görmeyi bozar.”
Dr. Ertürk’ün verdiği bilgilere göre, gözlük ihtiyacını ortadan kaldırmak için 20 yaş üzerinde yapılan lazer tedavisi gözü çizmez. Yalnızca belli bir kalınlıktaki kornea dokusunu buharlaştırarak ortadan kaldırır. Laser ile katarakt cerrahisi diye bir cerrahi müdahale yoktur. Lazer ile şaşılık tedavisi diye bir tedavi yoktur. İyi görmek göz sağlığının garantisidir diye bir inanış doğru değildir. Glokom hastaları bu yanlış inanışa örnek olarak gösterilebilir. Glokom (göz tansiyonu) hastaları hastalığın son aşamasına kadar iyi görebilir. Görme sonradan azalmaya başlar ki bu aşamada geri dönüşü söz konusu olmaz. Glokom yalnızca rakamsal değerin ifadesi ile tanımlanmamaktadır. Önemli olan bir noktada görme sinirinin durumudur. Rakamsal değeri normal olarak bilinen değerlerde olmasına rağmen glokom olan kişiler de vardır. Bu nedenle sınır tanımlaması her zaman büyük yanılgıları ortaya çıkarır.
Çocuk İçin Doğru Oyuncak Seçimi
Çocuğunuz için en doğru oyuncak seçimi, çocuğunuzun tekrar tekrar oynamak istediği, oynamaktan zevk aldığı oyuncaktır. Oyuncak çocuğun gelişimine faydalı olmalı ve yaş grubuna uygun olmalıdır.
Ege üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Egemen, oyun ve oyunun aracı olan oyuncağın çocuğun hayatının önemli bir kısmını oluşturduğunu belirterek, çocukların gelişimiyle birlikte oyun ve oyuncak kavramlarına bakışında ve oyuncak seçiminde değişiklikler yaşandığını söyledi.
Çocuğa yeni oyuncak almak yerine, önemli olanın mevcut oyuncaklarının her seferinde çocuğun dikkatini çekmesini sağlamak olduğunu kaydeden Egemen, şöyle devam etti:
“Oyuncak çocukta merak uyandırmalı, kasları çalıştırmalı, girişimciliği ve düş gücünü artırmalı. Daha da önemlisi çocuğu problem çözmeye yönlendirmelidir. Bu nedenle çocuk için en iyi oyuncak tekrar tekrar oynamak istediği ve her defasında daha fazla haz aldığı oyuncaktır. Evde bulunan kaplar, makaralar, hamurların tümü çocuğa istediği gibi şekillendireceği bir oyun ortamı sağlar. Oyun çocuğa yaşam deneyimi sağlayarak, kendini farklı durumlara uyarlamasına da yardımcı olur.”
Oyuncak seçiminde yaş önemli
Oyuncakların çocukların yaş grubuna göre seçilmesi gerektiğinin vurgulayan Egemen, “Yaş grubu çocuğun ne ile oynayacağının yanında, nasıl oynayacağını da belirler. 0-2 yaş arası çocuklar tüm duyularını uyaran renkli ve sesli çıngırak gibi oyuncaklardan hoşlanırken, okul öncesi çağda olan çocuklar yaratıcı yönlerini destekleyen her türlü nesneden ve resim yapmaktan hoşlanırlar. Çocukların yaşına uygun becerileri geliştirecek oyuncaklara daha duyarlı olduğu bilinmektedir. Çünkü çocuk için her yeni edindiği beceri aynı zaman da bir oyundur” diye konuştu.
Doğru oyuncak kültürel gelişimi sağlar
Oyuncağın, çocukların kişilik ve yetenek gelişimini sağlayarak, yetişkin dünyasına hazırlanmasına yardımcı olduğuna dikkati çeken Egemen, sürekli beyaz bebeklerle büyütülen zenci çocukların büyüdükleri zaman kendi görünümlerini kabullenmekte zorlandıklarını, bu açıdan da doğru seçilen oyuncağın çocukların psikolojik gelişimi kadar, kültürel gelişimine de fayda sağladığını söyledi.
Oyuncak alırken dikkat
Egemen, ebeveynlerin oyuncak alırken oyuncağın kullanımından kaynaklanan riskleri de dikkate alması gerektiğini belirterek, “Oyuncağın parçaları sağlam ve zorlamalara dayanıklı olmalı, kenarı ve çıkıntıları fiziksel yaralanmaları en aza indirecek şekilde tasarlanmalı, oyuncaklar ve parçaları boğulma riski taşımamalı” dedi.
Televizyon ve Bilgisayar Gözleri Nasıl Bozar ?
Televizyon ve bilgisayar gözleri bozmaz. Fakat, ışığa bakılmasına bağlı olarak göz yüzeyindeki gözyaşında kuruma olduğu için yanma, batma, kızarma ve refleks sulanma olur.
Katarakt cerrahisi görmeyi olduğu gibi eski haline getirir. Görmenin iyi olabilmesi için retina tabakasının sağlıklı, kişinin görme potansiyelinin iyi olması lazımdır. Göz dibi hastalıklarında ve tembel gözlerde görme artışı olmayabilir. Lens göz için zararlıdır inanışı yanlıştır. Uygun yere uygun lens takılması hiçbir zaman zararlı değildir. Uyku bozuklukları kesinlikle bir göz hastalığı değildir. Uyku beyinsel bir fonksiyondur ve gözler yalnızca olaya katılır.
Yüksek Tansiyon Hastaları Sıcakta Nelere Dikkat Etmelidir ?
Vücuttaki su ve tuz kaybının daha fazla yaşandığı aşırı sıcak havalarda, bir de su ve tuz atılımını etkileyen ilaçları kullananlar dikkatli olmalı. Bu türden ilaçlar kullananların susuz kalmamaya dikkat etmesi gerekiyor. “Sıcak krampları, halsizlik ve kan basıncındaki ani düşmeler” sıvı kaybının fazla olduğunu göstermektedir.
Sıcaklık artışlarından korunmak için klimalı odalara saklanmak ve ani sıcaklık değişimlerine maruz kalmak, sıcağa uyumu olumsuz etkileyeceği için yarar yerine zarar getirebilir.
Asabi kaynaklı veya karışık mekanizmalı hipertansiyonu olanlarda, ani ısı değişikliklerine damar sisteminin vereceği tepkiler çok farklı olabilir. Âni tansiyon düşmeleri gibi, âni tansiyon fırlamaları da olabilir. Bu reaksiyonların önlenmesinde genel önlemlerin yanı sıra ilaç tedavisinin de önemi büyüktür.
Doktor gözetimi dışında bilinçsizce kullanılan tansiyon düşürücü ilaçlar kalp krizleri veya böbrek yetmezlikleri gibi tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle hekim tavsiyesi olmadıkça ilaç kullanılmamasında yarar var.
Fatih Karakılıç / Zaman
Ciltteki Yaşlanmaya Nasıl ENgel Olabilirim ?
Bir çok yöntemle ciltteki yaşlanmaya engel olmak ve genç bir görünüme kavuşmak mümkün. O halde ciltteki yaşlanma nasıl ve hangi yöntemlerle durdurulabilir?
Ciltteki yaşlanmanın hangi yöntemlerle nasıl durdurulacağını Alman Hastanesi Dermatoloji uzmanlarından Dr. Belma Bayraktar anlattı:
“Derimizin dış dünya ile sınır olmaktan çok daha fazla işlevleri vardır. Derimiz, aynı zamanda vücudumuzun içinde olup bitenleri dışarıya yansıtan ve mesaj ileten bir organımızdır. Sürekli güneşe maruz kalma nedeniyle oluşan ve fotoyaşlanma adı verilen yıpranma orta deride birtakım yapısal değişiklikler meydana getirir.
Ciltte yıpranma meydana gelirken renginde sararma, lekeler, gevşek tonüslar, derin kırışıklıklar ve bağ dokusunda da dejenerasyonlar görülür.
Ayrıca prekanseröz ve kanseröz oluşumlar ise zamanla artar. Bu değişimler güneşten korunmanın ne kadar önemli olduğunu bizlere anlatmaktadır. Deri yaşlanması iki farklı özellik taşımaktadır. İç etkenler ile geçen zamana bağlı olarak gelişen yaşlanma gerçek yaşlanmadır.
Dış ve çevresel etkenlere bağlı yaşlanma ise aktinik veya fotoyaşlanma adı verilen yaşlanmadır. Gerçek yaşlanma genler ile planlanan, doğal, fizyolojik bir durumdur. Fotoyaşlanmayı ise çevresel etkenler hızlandırır ve erkene alır.”
Yaşlanmaya etki eden faktörler:
Beslenme ve diyet: Su, lipit, selenyum, E vitamini, C vitamini, A vitamininin
rolleri tartışılmaz. Alkolün olumsuz etkileri var. Sigara kullanımında
ise kan akımı engellenerek cilt yapısında bozulmalar oluyor, kırışıklıklar
artıyor. Deride nem oranı azalıyor, dudak ve ağız kanserlerinde artış
oluyor. Yara iyileşmesi bozulup çeşitli cilt hastalıklarında artış da oluyor.
Genetik faktörler
Hormonlar: Menopoza giren kadınlarda östrojen eksikliği ile cilt yaşlanmasında artış olur. Benzer durum andropoza giren erkeklerde de gözlenir.
Yaşlanmayı engellemek elinizde
Cildimizdeki yaşlanmanın önüne geçebilmek için gönümüzde pek çok yöntem bulunuyor.
Güneş koruyucuları: Cilt yaşlanmasının önüne geçmek için öncelikle güneşin olumsuz etkilerinden korunmak gerekiyor. Bunun için de güneş koruyucuları öneriliyor. Doktor tavsiyesi ve kontrolüyle A, E vitamini ve östrojen ile kırışıklıklar azaltılabilir. Nemlendirici kullanımı ise deriye gergin ve pürüzsüz bir görünüm sağlar.
Günümüzde bu amaca yönelik olarak satılan çok sayıda kozmetik ürün mevcut. Çok iyi ve pahalı olsalar da her cilt tipinde olumlu sonuç vermeyebilir, hatta bazen istenmeyen reaksiyonlara yol açabilir. Bu yüzden öncelikle test edilmeli.
Makyaj sonrasına dikkat: Cilt yaşlanmasının önüne geçilmesinde makyaj sonrası bakımı da çok önemli. Cilt makyajdan sonra mutlaka çok iyi temizlenmeli, temizleme sütlerinden sonra bile artık kalmaması için su ile durulanmalı. Çünkü yağ salgısı fazla olan ciltlerde örtücü ürünler gözenekleri kapatarak, salgının birikimine neden olabilir. Zamanla bu salgıda mikroorganizmalar gelişmeye başlayabilir. Sivilceli ciltlerde bunları sıkmak ve oynamak, kistlere ve kalıcı izlere neden olabilir.
Nemlendiriciler: Kuru bir ciltte ise nemlendirici kullanmak zorunludur. Cildimiz için dermatoloji uzmanı tarafından yazılan reçetelerde tavsiye edilen ürünleri kullanmak da bir diğer önemli noktadır.
Peeling (cilt soyma): Cilt yaşlanmasının önüne geçen bir diğer uygulama ise halk arasında cilt soyma olarak bilinen peeling. Bu uygulamanın uzun vadede kollajen yapımını artırarak yaşlanma etkilerini giderdiği biliniyor. Bunun yanı sıra ciltteki lekelerin, sivilce ve izlerinin, siyah noktaların, çukur izlerin, ince kırışıklıkların ve kıl dönmelerinin tedavisinde de çok başarılı sonuçlar alınıyor.
Dolgu: Cilt ile uyumlu, test gerektirmeyen, güvenli birtakım dolgu maddeleri kullanarak mevcut kırışıklıklar yok edilebiliyor. Bu yöntemle kırışıklıklar giderilirken dolgun ve biçimli dudaklara da kavuşmak mümkün. Dolgu işlemi ayrıca alt-üst dudak arasında hacimsel dengesizliklerin giderilmesinde de kullanılıyor. Dolgu işlemi ile önceden mevcut çukur yaralanma veya sivilce izlerini de tedavi ediyor.
Botox: Özel bir bakteriden üretilmiş, doğal, saflaştırılmış protein esaslı bir ilaç olan Botox ile mevcut kırışıklıklardan kurtulmak mümkün. Özellikle kaş
çatma, alın ve göz çevresi kırışıklıklarında bu uygulamadan mucizevi sonuçlar alınıyor. Bu yöntemle kişinin arzu ettiği oranda kaşlarını kaldırmak da
mümkün.
Botox’un etkisi 3-7 günde başlıyor, 10-15 günde yerleşiyor, ortalama 6 ay kadar da devam ediyor.
Mezoterapi: Cildi besleyici, onarıcı, hücre yapılanmasını sağlayıcı, birtakım ampullerle sağlıklı, gergin ve ışıltılı bir cilt elde edilebiliyor. İşlem ağrısız olup, seanslar hekim ve kişi tarafından belirleniyor.
Kilo Vermek İçin Ne Yapmalıyım ?
Kilo vermek isteyenlere basitçe şunlar tavsiye edilebilir:
- Sabah kahvaltısı yapın. Bu diğer öğünlerde az yemenizi de sağlayacaktır.
- Öğün sayısını azaltmayın. 3 öğün yemek yiyin. Hatta ara öğünler şeklinde öğün sayısını artırın.
- Sebze ve meyve tüketimini artırın.
- Alkol tüketiminizi azaltın veya tamamen bırakın. Alkol, yüksek kalorisi nedeniyle gün boyu tatlı isteğinizi de artıracaktır
- Çikolata vb. şeyler atıştırmak yerine örneğin bir elma yiyin.
- Yemeğinizi yavaş yavaş yiyin. Hızlı yemek yediğinizde, doyduğunuzu anladığınızda zaten gerektiğinde fazla yemişsinizdir.
- Hayvansal (doymuş) yağlardan kaçının.Tavukların derilerini, etlerin yağlı kısımlarını ayırın.
- Katı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçek yağı ve mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar kullanın.
- Bol bol su için.
- Mümkünse hergün aynı saatte kalkın. Yaklaşık 7-8 saat uyku yeterlidir.
- Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın. Diş fırçaladıktan sonra muhtemelen canınız bişey yemek istemez.
- Tatlı yemekten kaçının. Daha az tatlı tüketin.
- Tuz ve şeker kullanımınızı azaltın. Yemeğin tadına bakmadan tuza uzananlardasanız bu huyunuzdan vazgeçin.
- Spor yapın. Sadece yediklerinize dikkat ederek kilo veremeyeceğinizi unutmayın.
- Hayatınıza hareket katın. Arabayla gittiğiniz kısa mesafelerde yürümeyi tercih edin. Otobüsten bir durak erken inin. Asansör yerine merdiven kullanın. Çeşitli aktivitelere katılın.
Saçınıza Bakım Gösterin
Etkileyici ve sağlıklı saçlara kavuşmak için bilmeniz gerekenler.
1. Çok kuru saçlar
Şampuanı sadece ellerinizle, ıslak saçın diplerine dağıtın ve hafifçe yedirin. Durularken incelerek saçın içinden akacak olan şampuan, saçları temizlemek için yeterlidir. Böylece saçlarınızın biraz daha kurumasını önlemiş olursunuz.
2. Normal saçlar
Şampuanı dairesel hareketlerle saça yedirin, hemen ardından iyice durulayın. Eğer başınızda şampuan artığı kalırsa, saçlarınız matlaşır ve kurur. Kural şu: Şampuanlamak için harcadığınız sürenin üç misli süreyi durulamak için kullanın. Saçlarınızın durulandıktan sonra gıcırdar gibi olması gerekiyor.
3. İkisi bir arada
Bu ürünler hem yıkar hem de bakım yapar. Pratiktir ama her gün kullanılmaya uygun değillerdir. Çünkü bu ürünlerin çoğunda silikon yağı vardır. Önce saçları yumuşak yaparlar. Fakat uzun vadede saç tellerinin yüzeyinde birikerek, saçı ağırlaştırabilirler. Haftada sadece 1 kez kullanın.
4. Ilık su ile durulayın
Kaşmir kazağınızı sıcak suyla tıkayamazsınız. Saçlarımız da aynı derecede hassas olduklarından, çok sıcak suyu sevmezler. Ilık su, saçların zarar görmemesi için idealdir. Hatta başarabilenler, saçlarını soğuk su ile yıkamalıdır. Soğuk su, saçlara mükemmel bir parlaklık verir.
5. En iyi fön stratejisi
Saçları yıkadıktan sonra dikkatle ayırın. Isıtılmış bir havluyla önden kurutun. Fön makinesini en düşük ayara getirip, saçları çok fazla karıştırmadan tam kuruyana kadar fönleyin: sonra fönü daha yüksek ısıya getirip, yuvarlak bir fırçayla şekillendirme işine girişin. Fön makinesini saçınızdan en az 15 santim uzak tutun.
6. Nazik olun
Islak saçlar, hafifçe şişmişlerdir. Dolayısıyla çabuk kırılabilirler. Taramak için ayrık dişli, mümkünse kauçuk veya ahşaptan, el yapımı bir tarak kullanın (Cinsi üstünde yazar. ) Ucuz plastik tarakları tercih etmeyin.
7. Çok mu streslisiniz?
Saçlarınızı yıkarken başınıza masaj yaparsanız, mutluluk hormonlarınızı aktive edersiniz. Parmak uçları ile daireler çizerek, şakaklardan saç diplerine doğru masaj yapın. Oradan tekrar kulaklara doğru inin. Sonra ensenize doğru devam edin. Bunları yaparken derin derin nefes alıp verin.
8. Ön yargıları unutun
Yağlı saçların her gün yıkandıkları zaman daha çabuk yağlandıklarıyla ilgili masalları unutun. Eğer kendinizi daha bakımlı hissedecekseniz, her gün duş alabilirsiniz. Önemli olan, yumuşak bir şampuan kullanmanız. Şampuanı saçınızda bekletmeyin ve hemen yıkayın. İnce mi yoksa asi mi? Kürleri en etkin nasıl kullanacaksınız?
9. Saç kremi
Kremi özellikle saçın aşağı sarkan kısımlarına ve uçlarına sürün. Saç diplerindeki ilk 3 santime gelmemesini sağlayın. Diplerde çıkan yeni saçların ek bir bakınma ihtiyacı yoktur.
10. Çok ince saçlar
İnce telli saçlar, yağlı ürünleri kaldıramazlar. En iyisi, nemli (veya kuru) saçlara nemlendirici sprey sıkmaktır. Sprey, statik elektrik oluşmasını ve saç tellerinin ‘uçuşmasını� engeller.
11. Tatilde bakım
Tatildeyken saçlarınız şekle girmiyorsa, bu durum bulunduğunuz yerdeki suyun içerdiği mineral oranından kaynaklanıyor olabilir. Çözüm için saçlarınızı yıkadıktan sonra içme suyu ile durulayın.
12. Koruma ve tamir:
Omega-6 yap asitleri gibi lipit ve seramit içeren ürünler, saçların kırılmasını önler. Çünkü bu maddeler, saç lifleri içindeki çatlakları doldururlar ve fönden gelen sıcağa karşı korurlar.
Saç kürleri yumuşacık yapar. Ama hangisini kullanmalı?
13. İnce telli saçlara kür uygulamak
Yoğun kür, ince telli saçları aşırı derecede yorabilir. Fakat yine de ara sıra böyle ekstra bir bakım uygulayabilirsiniz. Çözümü: Kürü saça, yıkamadan önce yedirin ve 10 dakika beklettikten sonra bildiğiniz şekilde saçlarınızı şampuanlayın.
14. Saç maskeleri
Maskeler, özellikle sıcak ortamlarda saça daha iyi nüfuz ederler. En ideali, kür maskesini, havluyla nemini aldığınız saçınıza, ince demetler halinde sürerek yedirin. Sonra saçınızı sıcak fönle ısıtın ve başınızı alüminyum bir folyoyla sarın, üstüne de ısıtılmış bir havlu dolayın. En az yarım saat etki etmesini bekleyin. Çok etkili bir başka yöntem de, buharlı ortamda saç maskesi uygulamaktır (yine aynı şekilde havlu altında)
15. Sarı, kızıl ya da kahve
Boyanın ömrünü özel bakım ürünleriyle uzatabilirsiniz. Yıkama sırasında, bakım kürlerinde ya da şekillendirici ürünlerde bulunan maddeler sayesinde saçlardaki renk pigmentleri tazelenir.
16. Çabuk kür uygulamak için
Saçınız uzunsa ve kürler çok vakit alıyorsa, artık dert değil! İnci proteini içeren çabuk kürleri uyguladığınızda saçınızı yıkamanıza gerek yok. Saçlarınızı ipek gibi parlak yapıyor.
17. Doğuştan güçlü ve kalın telli saçlar
Bu tip saçlar şekil aldıklarında adeta rüya gibidir. Fakat şekil almak istemezler ve asidirler. Doğru stratejiyle onları hükmünüz altına alabilirsiniz: a) Her gün yıkamayın, hatada 1-2 kez yıkamak yeterli. b) Her yıkamadan sonra saç kremini sürün ve her dört yıkamada bir maske uygulayın. Doğru yöntemleri bilenler kötü saç günü yaşamazlar
18. Vaks nasıl kullanılır?
Genellikle fönle şekil verilen katlı kesim, sürülen vaks yüzünden gene sarkmaya başlar. İste bu yağ krizine karşı bir yöntem var: Önce saçınıza sprey sıkın, biraz kurumasını bekleyin, sonra uçlara vaks sürün. Mükemmel olacak.
19. Çok fazla jöle kaçırdıysanız
Eğer saçlarınızı çok fazla jölelediyseniz ve taradıysanız, saçlarınız yağlı gözükebilir. Bunu önlemek için ürünü kabında (ya da tüpünde) önce fönle kısa bir süre ısıtın. Ürün daha iyi dağılacağından dolayı otomatik olarak dozu fazla kaçırmanızı da önlemiş olursunuz.
20. Saç spreyi ve parlatıcı
Havalandırıcı etki yaratmak için spreyi yukarıdan aşağıya doğru sıkmayın. Yoksa saçlarınızın üstünde ağırlık oluşur ve saçlarınız düzleşir. Onun yerine, saçları bukle bukle elinizle biraz yukarı kaldırın ve spreyi alttan yukarı olarak püskürtün. Uzun saçlarda: Başı geriye atın ve sprey bulutu aşağı doğru düşerken, saçlarınızı hafifçe silkeleyin. Hacim vermek için ideal yardımcılar fön, fırça ve köpüktür
21. Zamanlama sorununuz varsa:
Örneğin, sabah sabah 06:30�da uçağınız kalkacaksa, saçlarınıza akşamdan uygulayacağınız doğru bir şekillendirme ile zaman kazanabilirsiniz.saçlarınızı yıkayın ve yuvarlak fırçayla kabartarak fön çekin. Biraz saç spreyi sıkın. Yatmadan önce yarım saat bekleyin. Ertesi sabah hafifçe tarayın.
22. Saçınızı yıkamadan yattınız
Eğer sabah da saçınızı yıkayacak vaktiniz yoksa ve saçınızın yıkanması gerekiyorsa, saçlarınızın diplerine transparan pudra sürün ve iyice fırçalayın. Ayrıca buklelerinizi de nemlendirici sprey veya köpükle canlandırırsanız, saçlarınız tertemiz görünür.
23. Güçsüz kalmış kuru saçlar
İçinde alkol barındıran ve bu yüzden saçı iyice kurutan jöle köpük gibi ürünlerden vazgeçerseniz; bunların yerine yumuşak ürünleri kullanırsanız saçlarınız çabucak eski haline kavuşur.
24. Sabah hiç vaktiniz yoksa
Bir gün önceden sürdüğünüz saç jölesini ıslak ellerinizle yeniden aktif hale getirebilirsiniz. Ama saçlarınızı uzama yönünün aksine doğru parmaklarınızla taramalısınız.
25. Uzun saçlara ellerinizle köpük sürmeyin
Eğer saçlarınıza ellerinizle köpük sürerseniz, eşit dağılım olmayabilir. Bunu yerine bunu yerine geniş bir tarağa saç köpüğünü sıkın ve saçlarınızı diplerden ortaya kadar güzelce tarayın. Böylece köpüğü saçınıza eşit dağıtmış olursunuz.
28. Saç diplerinizin daha dik olmasını istiyorsanız
Uzun saçlarınızı üst kısımlarda kısmet krapeyle kabartıp, sprey sıkabilirsiniz. Böylece saçlarınız kabarık durur. Kısa saçları, üstten birkaç bukle ile ayırıp yandan klips tokalarla tutturun, yumuşak bir şekillendirici sürün ve fönleyin. Son olarak saçlarınıza sprey sıkın ve parmaklarınızla şekil verin
Uzun, omuz hizası ya da kısa modellerin hangisi bana uyar?
27. Hayal ettiğiniz model
Kuaföre giderken hayalinizdeki saç modelini bir dergiden keserek yanınızda götürün. Resme bakan uzman, ne istediğinizi daha iyi anlayacaktır. Ama şunu da unutmayın: Herkesin saç cinsi aynı değildir. Üstelik o fotoğraflar çekilmeden önce saçlar epeyce kuaför elinden geçmiş olur. Yeni alternatiflere açık olun. Saç uzmanları, neyin mümkün olup neyin olamayacağını bilirler.
28: Yuvarlak yüz
Yuvarlak yüzlü kişilerin, çene ya da kulakmemesi hizasındaki kabarık saçlardan uzak durması gerekir. Onun yerine başın üst kısımlarında kabaran ve aşağıya doğru ince perçemli dökülen kart kat modeller daha uygundur. Saçların uzunluğu omuzlara kadar olabilir.
29. Sık ve güçlü saçlarınız varsa
Pek çok kesime cesaret edebilirsiniz. Saçınızın rengi ne olursa olsun, orta uzunluktaki köşeli küt modeller ile düz kısa saçlara çok yakışır. Ama keskin hatlı bu saçları sık sık kuaföre düzelttirmeniz ve parlaklıklarını korumak için her gün bakım yapmanız gerekir.
30. Yeni bir kısa model mi denemek istiyorsunuz?
Yeni bir kesimde,alıştığınız tarzdan farklı şekillendirmek durumundasınız. Eğer çok erkeksi görünmek istemiyor, seksi olmak istiyorsanız, göz ve dudaklarınızı daha çok çıkarın. Ayrıca dikkat çekici küpeler, her zaman kadınsı bir hava yaratır.
Yumuşak dökümlü perçemler her yüz tipine gider
31. Saç, boy ve ölçüler
Birbirleriyle orantılı olmalıdırlar. Örneğin boyu 1.60m�nin altındaki kadınlara uzun saç yakışmaz. Uzun boylu iri kadınlarda kısa saçlar başın küçük, bedenin iri görünmesine neden olur.
32. İnce hafif perçemler
Özellikle ince saçlarda çok idealdir. İnce perçemler en fazla çene hizasına kadar ve kakülle birlikte kullanılırsa. Daha hacimli durular. Becerikli kuaförler araya birkaç kısa bukle yerleştirerek, saçın alttan destek alıp kabarmasını sağlar.
33. Kısaltmak ya da uzatmak?
Kesin karar veremeyenlerin, zamanla saçları uzadığında bile, şekli bozulmayacak bir modele ihtiyaçları vardır. En ideali, ince perçemlerle ensede daha uzun, yanlarda daha kısa dökülen kat kat bir modeldir. Bu model çene hizasında da güzel durur. Kısa kesimler ince saçlar için idealdir.
34. Elbise ve bluz dekolteleri saçınızla uyumlu olmalıdır
Çeneye kadar gelen saçlarda yuvarlak ve çok açık olmayan dekolteler idealdir. Kıvırcık saçları V şeklinde derin dekolte veya ince askılı bluzlarla daha kadınsı hale getirebilirsiniz. Kısa saçlarla hemen her şeyi giyebilirsiniz. İster derin dekolte olsun, ister balıkçı yaka kazak�
35. Kakül ve alında perçem
Uzun yüzleri dengeler. Çene hizasında biten küt kesimler de çeneye ekstra denge sağlar.
Kıvır kıvır saçlar şimdi çok moda
36. Sıcaktan korunun
Maşa ve fön sık kullanıldıkları zaman saçlara zarar verebilirler. Termo şekillendirici ürünler, ısıya dayanıklıdırlar ve aletlerin üstünde kalıntı bırakmazlar.
37. Düz saçlı kadınlar
Düz saçlı kadınlar yalancı ya da gerçek perma yaptırmayı severler. Ama suni kıvırcıkların şekillendirmesinin daha uzun sürdüğünü de hesaba katmak gerek. Kıvırcıklarınızın mükemmel görünmesini istiyorsanız, açık havada kurumaya bırakmak pek çözüm olmaz. Bunun yerine, saçlarınıza uygun bir şekillendiriciyle, parmaklarınızı kullanarak saçınızı biçimlendirin.
38. Periyodik soruna özel çözüm
Doğal kıvırcık saçlar, reglden birkaç gün önce düzleşir. Nedeni de büyük ihtimalle hormonlardır. Ama kıvırcık saçlar için özel spreyler sayesinde saçlarınıza eski havalarını geri kazandırabilirsiniz.
Kabarık saçlara kat kat kesimle hava kazandırabilirsiniz
39. Dipleri düzleşmiş kıvırcık saçları canlandırmak için
İnce bukleler alın, bunları maşaya diplerden beş parmak uzak kalacak şekilde, içe doğru sarın (uçları dışarıda bırakın). Kısa süre böyle tutun, dikkatle maşayı ayırın ve soğumasını bekleyin. Son olarak da tarayın.
40. Daha hacimli saçlar mı istiyorsunuz?
O zman saçlarınızı normal uzaman yönlerinin tersine doğru sarın. Daha sağlam kıvırcıklar elde edersiniz. Daha kabarık ve güzel dökülürler. Ayrıca o kadar da çabuk düzleşmezler.
41. Eğer doğaz kıvırcıklarınıza egemen olamıyorsanız
Saçlarınızı evcilleştirme işlemine yıkadıktan hemen sonra başlayın. Nemli saçlarınızı sıkı bir kuyruk yapın, sprey sıokın ve kurumaya bırakın. Sonra ayrık dişli bir tarakla tarayın ve isterseniz parlatıcı sürün.
42. 20′li yılların dalgalı saçlarına sahip olmak
Önce saçlarınızı spreyle biraz ıslatın ve alnınıza uzun bir klips takın. Altındaki saçları da klipsle tutturun. Parçaları fönle kuruttuktan sonra klipsleri çıkarın, yumuşak bir şekilde tarayın.
43. Sarı saçlara parlaklık gerek
Çünkü perma sarı saçı renksiz ve solgun yapabilir. Rengi tazelemek için soğuk küllü renk boyalar kullanmayın, kıvırcıklarınızı sağlıksız ve mat gösterirler. En ideali altın sarısı veya bakır gibi parlak sıcak renklerdir.
Güçlü doğal dalgalarda çok kısa ve küt kesimler doğru olmaz. Üstelik saçlara belirgin olmayan katlar verilmelidir. Öyle ki, saç aşağıya incelerek dökülsün ama optik olarak eşit uzunlukta gibi görünsün
Zayıflama İlacı Nedir ? Sağlıklımıdır ?
Türkiye’de satılan zayıflama haplarının çok azının sağlık bakanlığından onaylı olduğunu düşünürsek kullanılan ve genellikle doğal diye tabir edilen bu haplar ne kadar sağlıklı olabilir?
Piyasada halka satılan çoğu ürün doğal ve bitkisel adı altında satılıyor fakat uzmanlar bu ilaçların aksine kimyasal ve hatta öldürücü olduğu konusunda uyarıyor. Zayıflama ilaçları genelikle gıda takviyesi olarak tanımlıyor kendini; fakat bu ilaçlar beyindeki yeme isteğini azaltıp insanın iştahını kesiyor ve bu şekilde kilo vermeye sebep oluyor. İştah kesici madde olan sibutramin’in bu ilaçlarda yüksek dozda kullanılması ise ölümcül olabiliyor.
Doğal etiketiyle satılan bu ürünlerin bir çok yan etkisi olabiliyor. Genel olarak görülen yan etkileri arasında; tansiyon yükselmesi, ağız kuruluğu ve kabızlık var. Ayrıca kalp krizlerine yol açıyor ve ölümlere sebebiyet verebiliyor.
Yine de zayıflama ilaçlarına gereksinim duyanlar için doktor kontrolünde ve sağlık bakanlığının onay verdiği ilaçlardan kullanmalarını tavsiye ediyoruz.
Uyku ve Trafik KAzaları Nasıl ve Neden Olur ?
- Uyku ilişkili kazalar kazalar açısından en çok risk altında olan sürücüler
- Yolculuk öncesi öneriler
- Uykulu sürücüler için öneriler
Trafik kazalarında aşırı hız, alkol alımı, tehlikeli araç kullanmanın yanında uykusuzluk da önemli bir nedendir.
ABD Ulusal Otoyol Trafik Güvenliği Yönetimi yıllık tüm kazaların yaklaşık %1,5'inde temel nedenin uykusuzluk ve yorgunlukla ilişkili olduğunu tahmin etmektedir. İngiltere, Norveç ve İsviçre'de yapılan farklı çalışmalarda %1-16 arasında değişen oranlar bildirilmiştir.
Uyku ilişkili kazalar kazalar açısından en çok risk altında olan sürücüler;
a) Uykusu bozulmuş ya da yorgun sürücüler
- Mola vermeksizin uzun süre araç kullananlar,
- Gece, öğleden sonra ve normalde uyuduğu saatlerde araç kullananlar,
- Uyku yapan ilaçlar ya da alkol alanlar,
- Tek başına araç kullananlar,
- Uzun, kırsal, sıkıcı yollarda araç kullananlar,
- Sık yolculuk edenler,
b) Genç sürücüler
Uyku ilişkili kazaların geç kalma eğiliminde olan, az uyuyan ve gece araba kullanan gençlerde yaygın olduğu saptanmıştır. Kuzey Carolina'da bu tür kazaların %55'inin 25 yaş ya da daha genç kişilerce yapıldığı, sürücülerin %78'nin erkek olduğu görüldü. İngiltere ve Norveç'te yapılan çalışmalar da benzerdi.
c) Vardiyalı çalışan sürücüler
ABD'de 25 milyon insan vardiyalı olarak çalışmaktadır. Bu alışılmadık programlarla çalışanların %20-30'unun yorgunluk ilişkili araba kazası geçirdiği saptanmıştır. Özellikle gece vardiyasından eve dönüş tehlikeli olmaktadır.
d)Ticari araç sürücüleri
Özellikle kamyon sürücüleri yorgunluğa bağlı kazalara eğilimlidir. Kamyon sürücülerinde uyku apnesi olarak adlandırılan uyku ve solunum bozukluğu yüksek oranda görülebilir. Tüm ağır kamyon kazalarının en az %30-40'ında sürücünün yorgunluğunun, katkıda bulunan etmenlerden biri olduğu ileri sürülmektedir.
e)Tanı konulmamış uyku bozuklukları olan sürücüler
Uyku bozukluklarının kazaları arttıran bir risk etmeni olduğu bildirilmiştir. Kronik insomnia (uykusuzluk), uyku apnesi ve narkolepsi gibi aşırı gündüz uyuklamasına neden olan bozukluklar olasılıkla 30 milyon ABD yurttaşında görülmektedir. Uyku bozukluğu olan pek çok kişi tanısız ve tedavisiz kalmaktadır. Örneğin; uyku apnesi orta yaşlı erkeklerin %4'ünde, aynı yaş grubundaki kadınların %2'sinde bulunmaktadır. Bu bozukluk kaza riskini 3-7 kat arttırmaktadır.
İngiltere'de yapılan araştırmada uyku ilişkili kazaların şu kriterlerle saptandığı belirtilmiştir:
- Sürücünün alkolmetre ve kan alkol düzeyinin yasal limitin altında olması,
- Aracın yoldan çıkmamış ya da başka bir aracın arkasına çarpmamış olması,
- Fren izlerine rastlanmaması,
- Araçta mekanik bir sorun olmaması,
- İyi hava koşulları ve görüşün açık olması,
- Hız ve öndeki araca çok yakın kullanmak gibi nedenlerin eliminasyonu,
- Olay yerine gelen polis memurlarının temel neden olarak uyuklamaktan kuşkulanması,
- Kazadan hemen birkaç saniye önce sürücünün çıkış noktasını ya da çarptığı aracı açıkça görmesi.
ABD'de uyku nedenli kazaların, yıllık 23.318 ölüm ve 1.907.072- 2.474.430 sakatlığa yol açan yaralanma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bunun giderinin ise 43.15-56.02 milyar dolar olduğu sanılmaktadır.
Uyku ilişkili kazaları engellemede etkili olabilecek önlemler:
Sürücü iyi bir gece uykusu uyumalıdır. Bireysel farklılık göstermekle birlikte, ortalama 8 saatlik bir gece uykusu gereklidir.
Her 100 mil (yaklaşık 160 km) ya da iki saatte bir düzenli molalar verilebilir.
2) Uykulu sürücüler için öneriler
- Yorgunluğun uyaran işaretlerine dikkat edilmelidir.
- Araba kullandığı son birkaç kilometreyi anımsamıyorsa,
- Yolda sağa-sola sapıyor ya da yolda ya da yol kenarında bulunan, sürücüyü hız ve yol sınırı açısından uyaran bariyerlere çarpıyorsa,
- Dalıyor ya da dikkatini toplayamıyorsa,
- Sık sık esniyorsa,
- Gözlerini açık tutmakta zorlanıyorsa,
- Önünüzdeki arabaya çok yakın kullanıyor ya da trafik işaretlerini kaçırıyorsa,
- Başını tutmakta zorlanıyorsa,
- Aracı ani duruş ve kalkışlarla sarsa sarsa kullanıyorsa uyuma tehlikesinin olduğunu bilmelisiniz.
- Yalnızca radyoyu açmakla yetinmeyin, pencereyi de açın ve onu uyanık tutmak için diğer "numaraları" deneyin.
- Mola vermek için güvenli bir yer bulun
- Trafikten uzak, güvenli bir alana gidin ve kısa bir süre (15-45 dakika) uyumasını sağlayın.
- Eğer gerekiyorsa kısa süreli uyanıklık için kahve başka kafeinli içecekler alın (kafeinin kan dolaşımına geçmesi yaklaşık 30 dakika alır).
Hazırlayan:Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, Ege Ü. Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalı -Trafik Gönüllüleri Derneği Başkanı
Dr. Burcu Eşiyok, Osmangazi Ü. Tıp Fak. Adli Tıp AD
Ağız Kokusunu Gideren Yöntemler ? Kokyu gideren 5 MAdde
Dün gece yediğiniz soğanlı ve yağlı yemeklerin tadı muhteşemdi değil mi? Ama şimdi nefesinizden siz bile rahatsız oluyorsunuz. Peki ne yapmalı?
Genelde sarımsak ve soğan yediğiniz zaman nefesiniz toksik bir hale dönüşür. Balıklar ve bazı peynirler de aynı etkiyi yapabilir. Devamlı açık havada, ağzınızı açık bir şekilde havalandırmaktan başka yapabilecekleriniz de var. Bazı kokular 24 saat boyunca kanınızda kalabilir, böylece sadece dişlerinizi fırçalamak tek başına işe yaramaz. Bu noktada nefesinizi tazelemeye yardımcı olacak yiyecekler tüketmeniz akıllıca olacaktır. Peki neler yiyebiliriz?
Limon: Bir limonu ortadan ikiye ayırıp emebilirsiniz. Eğer bunu yapmak istemediğiniz bir ortamdaysanız, bir sodanın içine dilimlerini atabilir. Sodanız bitince limon dilimlerini yiyebilirsiniz. Daha da pratik olması için, limon aromalı şekerlerden tüketebilirsiniz. Aynı zamanda en pratik taşıma şekli şekerlerdedir.
Maydanoz: En sevdiğiniz makarna sosunda bulunan veya kebap yerken tükettiğiniz soğanları düşünün. Yanlarında tabağa konan maydanoz sadece göz zevkinize daha renkli bir hizmet yapmaktan da öte, aynı zamanda nefesinizi tazelemek için oradadır. Maydanozun nefesi tazeleme özelliği bulunur. Bunun yanında taze olmak kaydıyla, biberiye de etkili olabilir.
Elma ve aynı tazelikte olan armut, havuç ve turp da nefes tazelemekte ve temizlemekte etkilidir. İçerdikleri gıda lifi sayesinde tükürüğü temizler, aynı zamanda damakta tatlı bir tat bırakırlar. Eğer ağız kokusunu daha egzotik bir tatla çözmek istiyorsanız size önerebilecek bazı bahartlarımız var. Bugün hemen her marketin baharat bölümünde anason, kakule, kişniş, rezene bulabilirsiniz. Küçük kaplara doldurup masada yerlerini hazır edin. Tuz ve kırmızı biber gibi onların da her sofranızda yerleri olsun. Küçük miktarda tükeceğiniz bu baharatlar sayesinde yemek sonrası kahveniz bile ağzınızda daha sonra kötü bir tad bırakamayacak.
Nane Filizleri: Bu iki önerimiz de, sarımsak ve soğan kokularına karşı birebir etkildir. Fakt bunun yanında, tarçın kabuklarında bulunan özel bir yağ, ağızda bulunan bir tür bakteriyi yok eder. Tarçın veya nane aromalı sakız da benzer etkiye sahiptir. İçeriğinde xylitol bileşkeni olan sakızlar çürüklerini önlemeye yardımcı olur.
Yoğurt: Eğer gün boyunca yağlı ve kötü kokabilecek besinler tükettiyseniz lezzetli bir alternatifiniz var. Günde bir veya iki kere yiyeceğiniz yarım kap yoğurt ağız içerisindeki hidrojen sulfüt kokusunu yok etmeye yardımcı olur. Genelde ağzımızın içini çürük yumurta gibi kokutan da işte hidrojen sülfüttür. Yoğurdunuzu C vitamini açısından yüksek meyvelerle tatlandırabilirsiniz.
Karabasan Nedir ? Nasıl korunur ? O kimdir ? Ondan kurtulmak için Neler yapılabilir ?
Uyku Felci daha doğrusu halk dilinde Karabasan nedir ? Nasıl olur inceleyelim bakalım.
Karabasan denilen olay bir çok kişinin başına mutlaka gelmiştir. Bilimsel konuşmak gerekirse bir kaç kere uyku felci geçirmişsinizdir yani. Bende karabasanın sıklıkla ziyaret ettikleri arasındayım. Arasındaydım. Bu karabasanı yani uyku felcini bilmeyenlere hiç duymayıp, yaşamayanlara anlatmaya kalksam mutlaka önemsiz birşeymiş gibi algılayıp umursamayacaklardır eminim.
Gecenin bir yarısı uyanıyorsunuz ve tuhaf bir acı çekiyorsunuz. Elinizden hiç birşey gelmiyor ne konuşabiliyorsunuz ne de yardım isteyebiliyorsunuz. Gözleriniz açık, kulağınız olan biteni duyuyor ama bedeniniz hareketsiz kalıyor yani felç oluyor. Tabi üzerinize binen ağırlıkta cabası.
- Uyku felci: uyandıktan hemen sonra (hypnopompic felç olarak da bilinir) veya, seyrek olarak, uykuya dalmadan hemen önce bedenin geçici olarak hareket edememesi (felçolması) ile karakterize edilen bir durumdur.
Konu halk dilinde karabasan olunca herkesin mutlaka yorumu ve tavsiyesi oluyor. Bakın bakalım etrafımdakiler neler demiş bu olayın olmaması için; Uyumadan önce mutlaka dua oku, odanın duvarlarına resim yapıştırma, varsa çıkart, odana kuran’ı kerim koy ne bilim benzer şeyler söyleyip insanın aklını bulandırıyorlar.
Uyumadan önce dua okumayı filan denedim ama faydası olmadı geldiğinde de okuyorum yine tık yok. Bildiğimi bilmediğimi aklıma gelen herşeyi okuyup üflüyorum ama çare etmiyor. Sadece çabuk gitmesi için ya da uyku felcinin çabuk geçmesi için dua etmek kalıyor.. Tabi gecenizi ve uykunuzu berbat ettikten sonra çekip gidiyor. Sonra gelde uyu uyuyabiliyorsan. Ben bu olay yüzünden çok uykusuz kaldığımı bilirim. Önceleri biraz tırsıyordum ama sonradan alıştım gibi. Bu konuda tecrübeli bile sayılırım artık.
Ayrıca gelmemesi için de yapılacak hiç birşeyin olmadığını anladım. Yani ne zaman nerde olacağı hiç belli olmuyor. Şu sıralar kafam rahat bizim bölgeden gitti sanırım. Epeydir uğramıyor da. İşi gırgırına vuruyorum ama başına gelenler beni daha iyi anlar. Gerçekten zor anlar yaşatıyor insana.
Uyku felci hakkında merak ettiklerinizi buradan detaylıca öğrenebilirsiniz. Umarım sizlerin de başına gelmez diyorum.
Haydin iyi geceler.
Çapa Hastanesi Randevu Alma İşlemleri ? Online Randevu
Telefon: (0212) 414 20 00
Faks: -
Adres: İ.Ü.İstanbul Tıp Fakültesi Çapa 34390
İlçe: FATİH
İl: İSTANBUL
Web Sitesi: www.itf.istanbul.edu.tr
Bu hastane şuan için online randevu sistemini aktif etmemiştir.
Randevu Telefon : (0212) 414 20 00
Online Randevu : www.itf.istanbul.edu.tr
Kansızlık ? Kansızlık Nedir ? Nasıl kurtulur ?
Nedenleri:
Kansızlığa yol açan temel mekanizmalar az sayıda ve basittir. Üç olasılık söz konusu olabilir. Alyuvarların yetersiz üretimi, kanamaya bağlı alyuvar kaybı ve alyuvarların dolaşım içinde aşırı yıkımı (hemoliz). Hemolize uğrayan, yani parçalanan alyuvarlardan kana dağılan hemoglobinin bir bölümü hemen böbreklerden atılır. Bir bölümü ise dönüşüme uğrar. Her iki durumda da artık oksijen taşıyamaz. Alyuvarlar, akyuvarlar ve trombositler kemik iliğinde üretilir. Kemik iliği sürekli kana yeni hücreler verir ve bunlar yaşlanarak parçalananların yerini alır. Alyuvarların ortalama dört aylık bir ömrü olduğu bilinmektedir. Kanama yada hemoliz nedeni ile alyuvar kaybedildiğinde, kemik iliği çalışma hızını normalin 8 kat üstüne kadar çıkararak kana çok daha fazla syılı hücre verir. Kayıp miktar kemik iliğini karşılama düzeyini aştığı zaman kansızlık ortaya çıkar. Sorun doğrudan alyuvarların yapısından da kaynaklanabilir. Bazen vücun kendiside alyuvarlara saldıran ve bu hücreleri yıkıma uğratan maddeler üretebilirler?
Ömrü Uzatan 7 Madde Nedir ?
Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR), 2007’ye
sağlıklı bir başlangıç yapmanız için, vücudu kanser, kalp krizi,
Alzheimer ve diyabet gibi ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin
listesini açıkladı.
BADEM (Kalbi koruyor) : Her gün, bir çay fincanın
yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin.
Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir
kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor.
Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin
düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.
KAHVE (Diyabeti önlüyor): Günde iki fincan kahve,
özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı
vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma
riskini yüzde
Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin
kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.
TARÇIN (Sinirleri rahatlatıyor): Her yemekten sonra
içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı
istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya
ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir
sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan
Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini
unutmayın.
PATATES(Akciğer kanserinden koruyor): Antioksidanlar
yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi’ne göre en yararlı 100
besinler arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve
kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir
şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.
SEBZE ÇORBASI (Kaslar için faydalı): Doyurucu ancak
kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir
numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından
zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum,
sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca
vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500
miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam
bir ters etki yaratıyor.
ZEYTİNYAĞI (Kansere karşı birebir): Zeytinyağı kanser
riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında,
hücrelere zarar veren “8oxodG” adlı maddenin seviyesinin azaldığını
ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL)
oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytin yağında
120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.
ÇAY(Kanseri engelliyor): Siyah veya yeşil olsun, çayın
her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay,
kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs
kanseri içinse bu oran yüzde 60′a kadar çıkıyor. Çay ayrıca Alzheimer ve
kalp krizine karşı vücudu koruyor.
Klimasız Ortamda Nasıl Serinlersiniz ?
Klimasız
ortamda nasıl serinlersiniz?
“Eskiden klima mı vardı?” diyenler çıkacaktır. Ama klima artık o
kadar hayatın içindeki Klimasız ortamlarda sıcaklara katlanmak çoğu
insan için oldrukça zor. Sayacağımız öneriler sizi klimasız bir evde
bile serin tutmak konusunda işinize yarayabilir..
1. Ev içinde hava dolaşımını sağlamak için
vantilatör ve tavan pervanesi kullanın. Sıcak
havayı dışarı atmak için kapıları açmak ve
vantilatör kullanmak bir “egzoz” sistemi olarak
görev yapabilir ev içindeki her şeyi biraz daha
serinletebilir. Daha serin olan akşamlarda bütün
pencereleri açın ve mümkün olduğu kadar çok hava
dolaşımına izin verin. Güneş doğduğunda ise evi
mümkün olduğu kadar uzun süre serin tutabilmek
için bütün kapı ve pencereleri kapatın; perde ve
panjurları da kapattığınızdan emin olun.
Akşamları veya geceleri hava tekrar
serinlediğinde de camları ve vantilatörleri
tekrar devreye sokun.
Uyuyan Erkeğin Beyin Gücü Azalıyor mu ?
Avusturyalı bilimadamları tarafından yapılan bir araştırma,
aynı yatakta uyuyan çiftlerden erkeklerin beyin gücünün azaldığını gösterdi.
New Scientist dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, geceyi aynı yatakta
geçiren çiftlerden uykusu alt üst olan erkeğin, ertesi gün akli yeteneği
zayıflıyor.
Kadın ise uykusu daha derin olduğu için yatağı paylaştığı erkek gibi olumsuz
etkilenmiyor.
Araştırmada 20′li yaşlardaki çocuksuz çiftleri inceleyen Viyana
Üniversitesi’nden Profesör Gerhard Kloesch ve arkadaşları, her çiftten 10 gece
birlikte, 10 gece ayrı uyumalarını istediler ve sonuçları kıyasladılar.
Ertesi gün çiftlerden bazı kavramsal testlere yanıt vermesini isteyen ve
stres hormonu seviyesini aslında eden araştırmacılar, erkeklerin gece yanındaki
kadından daha iyi uyuduğunu söyleseler de, testlerde en kötü dereceyi
yaptıklarını ve sonuçların aslında
gösterdiğini belirledi.
Avusturyalı bilimadamları, daha derin uyuyan kadının erkek gibi olumsuz
etkilenmediğini saptadı.
Araştırmayı değerlendiren İngiltere’deki Surrey Üniversitesi’nden uyku uzmanı
Dr. Neil Stanley, “İnsanın tarihini düşünürsek, aslında aynı yatakta uyumamamız
gerekir. Bunu yapmak acayip birşey. Gürültü çıkaran birisiyle aynı yatakta
uyumak ve yorgan için sürekli mücadele etmek pek akla uygun değil” dedi.
Lazer Epilasyon NEdir ? Erkeklerde Olurmu ? Kadınlarda Olur mu ? Sıkça Sorulan Sorular ?
işletilen sağlık kurumlarında yaptırabilirsiniz. Dermatoloji uzmanları,
plastik cerrahi uzmanları yada medikal estetisyen hekimler bu merkezleri
kurma yetkisine sahiptirler.Sadece ruhsatlı çalışan bu merkezler laser
lazer epilasyon uygulamaları yapabilmektedirler.
En önemli ayrıntı, kuaför ya da güzellik salonlarında ehliyetli olmayan
kişilere bu uygulamaların yaptırılmamasıdır. Çünkü bu kuruluşların laser
kullanma yetkisi yoktur.
SIK SORULAN SORULAR
- Laser güvenlimidir?
Tıbbın önemli teknolojik buluşlarından olan laser son 30-40 yıldır
gelişerek bir çok alanda (göz ameliyatlarından diş dolgusuna kadar)
güvenle kullanılmaktadır.Bu kullanım alanlarından bir yenisi de laser
epilasyondur. Doğru vakada doğru doz seçilerek güvenli kullanım
sağlanır.Laserin birikici etkisine(Kanser yapıcı) rastlanmamıştır. FDA(Amerikan
gıda ve ilaç dairesi) onaylı cihazlar ABD ‘den İngiltere’ye,
Avustralya’ya kadar birçok gelişmiş ülkede kullanılmaktadır. - Laser nasıl epilasyon yapar?
Laserin epilasyon yapma mekanizması; milisaniyelik atışlarla cilde
uygulanan laser ışını, çevre dokuya zarar vermeden cildi geçerek seçici
olarak kıl kökünde yoğunlaşır, burada ısı oluşturur ve kıl kökünü tahrip
eder.Kıl kökü kıl üretme kabiliyetini kaybeder. - Laserin geleneksel yöntemlere üstünlüğü nedir?
Tüm dünyada yaygın kullanımı ile elde edilen deneyimler, laserin diğer
yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar güçlü olduğunu kanıtlamıştır. Kalıcı
olması,yok denecek kadar az acı oluşturması, kısa sürede büyük alanlarda
uygulanabilmesi,özel bakım gerektirmemesi diğer üstün özellikleridir - Laser epilasyon nasıl uygulanır?
Tedavi edilecek alan temizlenir. Bu bölgedeki uzun kıllar kısaltılır.
Laser enerjisi deriden geçip tüy folikülündeki pigment tarafından
emilir. Saniyeden daha kısa sürede tedavi edilen kıl kökleri etkisiz
hale getirilir. Tedavi edilecek alanın genişliğine bağlı olarak işlem
birkaç dakikadan birkaç saate kadar sürebilir. Tedaviden sonra, en fazla
bir birkaç gün içinde kıllar kendiliğinden dökülür.işlemden hemen sonra
günlük aktivitelere başlanabilir. - Neden birden fazla seans gerekmektedir?
Vücudumuzdaki kılların, doğum,gelişme ve ölüm gibi farklı yaşam evreleri
vardır.Aynı bölgede farklı evredeki kıllar bir arada bulunmaktadır.
Kılın lasere en duyarlı olduğu evreyi bulmak için , laser uygulaması
belli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Seans sayısı kişiden kişiye ve aynı
kişide farklı bölgelerde değişmektedir. - Laser epilasyonun alternatifi var mıdır? Evet,
kalıcı olmayan traş,tüy dökücü kremler,ağda gibi metotlar alternatif
yöntemlerdir.İğneli epilasyon kalıcı bir yöntemdir fakat ağrılıdır,uzun
zaman alır,geniş alanlarda uygulama zordur,yapana çok bağımlıdır ve
doğru uygulanmazsa leke bırakma ihtimali fazladır. - Laser epilasyon öncesi nelere dikkat edilmelidir?
Uygulamadan en az 1 ay öncesine kadar ağda,cımbız gibi yöntemlerle
kıllar kökünden yolunmamış olmalıdır.Son Bir, bir buçuk ay içinde
solaryuma gidilmemiş,güneş banyosu yapılmamış olmalıdır.Deri uygulama
esnasında bronz olmamalıdır.Bayanlarda adet döneminde uygulama ağrılı
olabileceğinden tercih edilmez. - Laser epilasyon esnasında ne olmaktadır?
Laser cihazı laser ışınlarını oluşturarak el aletine gönderir.El aleti
yardımı ile bu enerji istenilen boyuttaki deri bölgesine
aktarılır.Enerji kıl tarafından tutulurKıl kökünde çok kısa süreli 65 C
kadar ısı oluşur.Buda kıl kökünü bir daha kıl oluşturmayacak şekilde
tahrip eder.Uygulama sonrası bölgeye nemlendirici özel kremler
uygulanır.Aşırı kızarıklık oluşursa soğuk kompres aralıklı ve kısa
süreli uygulanmalıdır. Laser epilasyon ağrısız mıdır?
Hem evet hem hayır.ilk atışlarda hafif bir ağrı yanma, batma hissi
olabilir.Daha sonraki atılşlarda bu his çoğunlukla kaybolur.Çoğu hasta
bunu iç çamaşırın lastiğinin çarpma hissi gibi tanımlamaktadır.Çok ağrı
duyulursa seans öncesi anestezik krem uygulaması yapılabilir. - Alexandrite laser nedir?
Alexandirate laser 755 nanometre dalga boyundaki ışınlardan
oluşmaktadır.Bu dalga boyu kılın yapısında bulunan melanin
pigmenti(siyah boya maddesi) tarafından yoğun şekilde emilen ışın
demetlerini içerir.Bu sayede laser epilasyonla amaçlanan kıl kökü
tahribatı sağlanabilir.Alexandrite laser ışınları diod ve Nd-yag
laserlere göre melanin pigmenti tarafından daha yoğun emilmektedir bu
durum epilasyon için avantaj sağlamaktadır. - Pulse süresi ne anlama gelmektedir?
Bu özellik enerjininin zamana yayılarak cilde uygulanması anlamına
gelir.Etkin dozları cilt tipine göre ayarlanabilmesi bu özellik
sayesinde olmaktadır.Böylece cilde zarar vermeden kıl kökü güvenli bir
şekilde tahrip edilebilmektedir.Uzun pulse süreleri koyu ciltlere
uygulama imkanı sağlamaktadır. Kaç seans gereklidir?
Laser enerjisi sadece büyüme dönemindeki kıllara etki ettiğinden
ortalama 6-8 seans tekrarı gerekli olmaktadır.Seans sayısı kişisel
farklılıklar gösterebilir.Seans aralıkları bölgeye ve kişiye göre
değişmekle birlikte ortalama 45 gündür. - Sonuçlar kalıcımıdır?
Yeni jenerasyon laser uygulamaları 1990 lı yılların sonundan beri etkin
olarak uygulanmaktadır. Şayet uygulanan bölgede başarılı sonuç alınmışsa
bu sonuç sonraki zaman içinde de devam etmektedir. Aksini idda eden
bildiriler yoktur. Bu sebeple laser epilasyon kalıcı bir yöntem olarak
kabul edilmektedir. Laser epilasyon tedavisi sonuçlarına ait resimler
için
. - Uygulanan bölgede deriye hasar verir mi?
Genel anlamda deride bir hasar oluşmaz.Sadece uygulanan bölgede geçici
bir kızarıklık, kıl diplerinde hafif şişlik oluşabilir.Bu saatler içinde
kaybolur.Nadiren birkaç gün sürebilir.Bölgeye kısa süreli soğuk
uygulaması ve özel nemlendirici kremler problemi genellikle
çözer.Çoğunlukla evde bir iki gün krem uygulaması devam ettirilir.Çok
hassas ciltlerde yada yüksek doz laser uygulamalarında yüzeyel
kabuklanma gözlenebilir.Çoğunlukla bu kabuklanma günler içinde özel krem
uygulamaları ile kaybolur. - Hormon bozukluğu olan kadınlarda laser epilasyon yapılır mı?
Hormon bozukluğunun en sık karşılaştığımız sebebi; polikistik over
sendromu diye tanımladığımız aşırı tüylenme ve adet düzensizlikleri ile
birlikte görülen hastalıktır. Böyle bir hastalık varsa tedavisinin
başlanması ve oluşmuş olan kılların laser epilasyonla yok edilmesi en
doğru yoldur.Tüm hormon bozukluklarında tıbbi tedavi öncelikli
yapılmalıdır.Var olan tüyler laser epilasyonla yok edilir. - Gebelik döneminde laser epilasyon yapılır mı?
Hamilelik döneminde laser epilasyon yapılmasını önermiyoruz.Bu dönemde
değişen hormonal denge nedeniyle başarı oranı düşmektedir.Vucuttaki ödem
sebebiyle işlem daha ağrılı olabilmekte ve yüksek düzeydeki bazı
maddeler pigmentasyonda artışa buda leke ve yanık riskinde artışa sebep
olabilmektedir.Bebek üzerine gösterilmiş yada bilinen bir yan etkisi
yoktur. Bu sebeplerden gebelere uygulama yapmayı önermiyoruz. - Erkeklerde laser epilasyon yapılır mı?
Erkeklerde artan oranlarda laser epilasyonu tercih etmektedir.Uygulamada
sakınca yoktur. - Laser epilasyon ekonomik midir?
Evet klasik yöntemlere göre uzun dönem düşündüğünüzde hem ekonomik hem
de pratiktir. - Seans aralıkları nasıl olmalıdır?
Laserlerde en etkin tedavi aralığı 45 gündür.Mavi ışık (ppx) bunlardan
farklı bir sistem olup 30 günde bir uygulanmaktadır. - Tedavi sonrasında iz kalır mı?
Laser epilasyon uygulaması sonucu ciltte kızarıklık görülmesi beklenen
bir durumdur. Normalde uygulamayı takip eden bir kaç saat ila birkaç gün
içerisinde tamamen kaybolur..Hemen epilasyonun ardından kişinin
güneşlenmesi veya solaryuma girmesi, kalıtımsal pigmentasyon problemi
bulunması gibi özel durumlarda ciltte açık veya koyu renklenmeler
görülebilir. Genel olarak bu vakalar geçicidir ve zaman içerisinde
geride hiçbir iz bırakmadan kaybolur. - Sedef hastalarında laser epilasyon yapılabilir mi?
Sedef plaklarını artırabileceği yönünde bilgiler vardır. Yapılmaması
doğrudur.
Nasıl Öpüşülür ? Güzel Öpüşme Teknikleri ? İyi Bir Öpüşme İçin Gerekenler Burada Tr Google Tr
Nasıl öpüşülür?
Öpücük deyip de geçmeyin. Öpüşmek partnerinizle yaşayacağınız seksin ortamını hazırlamaktaki en etkin aracınızdır. Eğer zaten bir kişi iyi öpüşemiyorsa büyük bir ihtimalle bu kişinin seks hayatından da pek mutlu kalmayacaksınızdır.
İyi öpüşebilmenin en önemli unsuru dudaklarınızı kullanabilmenizdir. Dudaklarınızın rahat ve yumuşak olabilmesine özen gösterin. Uzun bir süre dudak dudağa temas (dilinizi kullanmadan) çok etkili bir uyarıcıdır. Dudaklarınızı partnerizin yanaklarında ve boynunda dolaştırmayı da ihmal etmeyin.
Nefenizi kullanın. Boynunda ve kulağında sizin hafifçe nefesinizi hissetmesi çok hoşuna gidecektir. Nefesinizin partnerizin erojen bölgelerinde de etkisi çok yüksektir.
Öpüşmek cinsel ilişkiden önceki oynaşma döneminde ikinizin de cinsel ilişkiye girme arzunuzu daha da kuvvetlendirecektir. Partnerizin oynaşma esnasında öpüşmeye ne kadar duyarlı olması kendisinin genel açıdan sekse ne denli duyarlı olduğunu da açıkça ortaya koyacaktır.
TUTKULU ÖPÜŞME REHBERİ
SEKSİ BİR NEFES
İlk önce çok hafif bir dokunuşla dudaklarınızla dudaklarına dokunun, sonra başınızı eğip ona sokulun. Dudaklarınızla dudaklarını ısıttıktan sonra, sıra onları dilinizin ucuyla yalamaya geldi. En son, hafifçe üfleyerek, dudaklarını serinletin. "Dudaklarınızı dudaklarına hafifçe sürterseniz, sevgilinizin heyecanlandığını göreceksiniz" diyor "The Kissing Book" (Öpüşme Kitabı) adlı kitabında yazar Tomima Edmark. "Sonra hava vererek dudaklarının nemini alırsanız, hisleri gerçekten doruğa ulaşacaktır" diye ekliyor.
27 yaşındaki E., sevgilisinin öpüşünü bakın nasıl anlatıyor: "Hiçbir zaman öpüşmeyi aceleye getirmez. Islak dudaklarını ve dilini dudaklarımda gezdirir. Bu, onu daha fazla arzulamamı sağlıyor."
VAKUM ÖPÜCÜĞÜ
Bu cesur hareket sevgilinize patronun kim olduğunu gösterecek. Parmağınızla dudaklarının çevresini çizin (üst dudaktan başlayarak alt dudakta bitirin). Alt dudağına indiğinizde, onu baş parmak ve işaret parmağınızın arasında toplayın (çocukların küsme hareketi gibi). Sonra, başını daha yakına çekerek, daha önce parmaklarınızla tuttuğunuz dudağını şimdi dudaklarınızla kavrayın. "Parmaklarınızın dokunuşu dudaklarınızınkinden daha serttir ve sevgilinizde fırtınalı duygular uyandırır" diyor William Cane, "The Art Of Kissing" (Öpüşme Sanatı) adlı kitabında.
SENKRONİZE NEFES
Bu hareket, onu nefessiz bırakacak. Dudaklarınızı sevgilinizin dudaklarıyla birleştirin ve derin nefes alın. Hareketi yavaş tutun ki, aranızdaki nefes alışverişi sert olup, akciğerlerindeki havayı vakum gibi çekmesin! Bu hareket sırasında onun katılımına da ihtiyaç duyacaksınız, o yüzden başlamadan önce ne yapmak istediğinizi ona anlatın.
Ağzındaki havayı yavaşça çektikten sonra, nefes verip, bu kez kendi nefesinizi ona verin. "Bu hareketin başarısı senkronize olmanıza bağlı." diyor Cane.
VAMP KADIN
Sevgilinizin boynuna doğru eğilirken, etini dişlerinizin arasına alıp bırakın. Unutmayın, erkeklerin yüzde 80'i acılı seksi sever. Uyarılınca, vücudunuz endorfin salgılar ve bu hormon acıyı hissetmenizi bloke eder. 26 yaşındaki S: "Boşalmaya yakınken, daha sert hareketlere ihtiyacım var. Sevgilim 'Benimsin' dercesine dişlerini etlerime geçirirken, aklım başımdan gidiyor" diyor.
EMMENİN GÜCÜ
Bu öpüşme stili erkeğiniz için son derece uyarıcı. Başınızı hafifçe arkaya kaldırın. Sevgilinizin üst dudağını dudaklarınızın arasında kavrayın, sonra başınızın yerini değiştirerek, ondan sizin alt dudağınıza aynı şeyi yapmasını isteyin. Önce hafif dokunarak, sonra daha ateşli, sonra yine hafif öpüşün ki, bu hız değişimleri onu daha fazla heyecanlandırsın. Başınızı bir yandan diğer yana çevirerek, alt dudaklarınızdan, üst dudaklarınıza geçirin. Eski Hint inancına göre, üst dudağı klitorise bağlayan bir sinir yolu vardır.
DONDURMA HAYALİ
Romantik bir yemek sonrasında bir dondurma ve bir kahve ikram edin. Ağzınızı kahveyle ısıtıp, ona sıcak bir öpüşme sürprizi yapın. Sevgilinizin ağzını ısıttıktan sonra, kendi ağzınıza bir kaşık dondurma alın ve bu sefer ağzını buzlu dilinizle soğutun. "Sıcak soğuk değişimi sinir uçlarını harekete geçirir. Bu, orgazma benzeyen bir histir" diyor Cane. 29 yaşındaki M., bu hissi ilk defa yaşadığında neler hissettiğini itiraf etti: "Sevgilimle ben bu öpüşmeyi şans eseri bir barda keşfettik. Ben buzlu bir viski istemiştim, o ise sıcak çikolata. Sıcak dudaklarıyla buz gibi dilime dokunurken, kalbimin daha hızlı atmaya başladığını hissettim. Ne zaman viski içsem, aklıma o gece geliyor."
HAZİNE AVCISI
Bu tekniği erojen bölgelerini keşfederken kullanabilirsiniz. Boyun ve köprücük kemiği arasındaki yerle başlayın. Dilinizle ufak daireler çizerek, vücudunun diğer yerlerine de geçin. Reaksiyonlarına dikkat edin. Hangi bölgesine dokunurken daha çok heyecanlandığını görün ve dilinizle bütün vücudunu gezdikten sonra, dönüş yolunda oralara daha fazla ilgi gösterin. "Erojen noktalar sadece erkekten erkeğe değişmez, aynı zamanda günden güne de değişebilir" diyor Cane. Öpücüklerle bu gizli yerleri kolayca keşfedebilirsiniz. Her defasında gizli bir hazine bulma şansınız var.
İÇTEN ÖPÜŞME
Bir dahaki sefere onu öptüğünüzde dilinizi, damağından başlayıp, ağzının ta arkalarına kadar geçirin. Sonra, dilinizi yumuşak tutarak dişlerinin arka duvarlarını süpürün. Aynı hareketi alt dişleri için tekrarlayın. Son olarak dilinizi tamamen onunkine dolayın. "Bu hareketin sihirli bir gücü var, çünkü ağzının her santimini dilinizle geziyorsunuz. Sıradan bir öpüşmede ağzın birçok tarafı keşfedilmezken, bu öpüşme sırasında yeni zevk noktaları keşfedebilirsiniz" diyor Cane.
ELEKTRİK ŞOKU
Boynuna dokunurken hafifçe mırıldanırsanız, zevkten uçtuğunuzu belirtmek için yeterli olacaktır. "Sesiniz teninde hissedebildiği bir titreşim oluşturur" diyor Edmark. Ağzınızı, çenesinin başladığı yere yerleştirin ve boynuna dokunurken çeşitli sesler çıkarın. Çıkardığınız sesleri çeşitlendirmeniz vücudunda ateşli hisler uyandıracaktır.
EROTİK İTİŞME>
Sevişme sırasında erkeğinizin yaptığı her itme hareketiyle heyecanı daha çok artar. Aynı çarpıcı sonuçları bu hareketin dudak dudağa versiyonundan elde edebilirsiniz. Kapalı dudaklarınızı dilinizle aşın, sonra, aynı sevişme sırasındaki gibi, dilinizle içeri-dışarı hareketine başlayın. "Bunu sevgilimle bir kez sevişmeye başlarken denedim. Hareketi son derece seksi buldu. Ağzımla yaptığımız bu hareketi aynı anda basen bölgemizle yapıyorduk. Orgazma yaklaşırken ağız hareketinden vazgeçmek zorunda kaldık. Bağırmaya yakınken, dil hareketlerimize devam etmek pek kolay olmayacaktı" diyor 29 yaşındaki Selen.
Dilinizi Kullanmak
Öpüşmenin ilerleyen safhalarında kullanılmalıdır. İlk etapta partnerinizin dudaklarını yumuşakça yalamaya başlayın. Partnerizi öpmeden dudaklarını nemlendirin. Öpüşmeye başladığınızda kendi dudaklarınızı da nemlendirmeyi unutmayın; kuru dudaklar yumuşak hissini vermez!
Dilinizi partneriniz boynundan kulağına, geçtiğiniz bölgeleri hafifçe yalayarak götürün. Kulak memesini de emebilirsiniz. Kulağını ağzınızla kapatıp derin nefes alın. Nefes verirken dikkatli olun! Hızlı nefes vermeniz partnerinizi rahatsız edebilir.
"Fransız" Öpücüğü
İnsanların yapabileceği en kötü şey bu durumda ağızlarını tamamen açmaktır. Ağzınızı bir lokma açın. Dilinizin ucunu partnerinizin kabul etmesini sağlayın; siz de onunkini. Bu oynaşmadan sonra partnerinizin dilini hafifçe emmeye başlayın.
Partnerinizin dudaklarını hafifçe emin ve yallayın. Herkesin dudak dokusu, yumuşaklığı ve tadı farklıdır. Bunu anlamaya çalışın. Öpüşen kişi olarak yaratıcı olun. Bu arada dişlerinize dikkat! Çenesini hafifçe ısırmanız hoş olsa da "fransız öpücüğünde" dişlerin fazla ön planda olması zevki kaçırabilir.
En Önemlisi!
Nasıl öpülmek istiyorsanız, partnerinizi öyle öpün. Bir düşünün! En çok kiminle öpüşmek hoşunuza gitmişti? Neden? Onun sizi öpmesinde ne gibi fark vardı? Bu metodları siz de başkalarının üzerinde uygulayın.
Gözler
İnsanlar genelde öpüşürken gözlerini kapatırlar. Bu düşünmeden, otomatikman yaptığımız bir şeydir. Bundan vazgeçmeye çalışın. Öpüşürken gözlerinizin açık olması sizi değişik boyutlara taşıyacaktır. Buna izin verin.
Hassas Bölgeler
Partnerizin vücudundaki hassas bölgeleri ona sormadan bulmaya çalışın. Dudaklarınızla onun vücudunu keşfedin ve partnerizin verdiği sinyallere dikkat edin. Size daha sıkı sarılmaya başlıyor mu? Nefes alışının hızında bir değişiklik var mı? Genelde hassas olarak adlandırılan bölgeleri şöyle sıralayabiliriz; uylukların iç kısmı, dizlerin arkası, meme başları, kolların altı, göbek çukuru. Hayal gücünüzü kullanmayı unutmayın.
YÜREĞİNİ HOPLATIN
Onu ne zaman böyle öpmeli: Kendinizi ateşli ve romantik hissettiğiniz anlarda. Nasıl öpmeli: Dudaklarının etrafına (kesinlikle dudaklarına değil!) milyonlarca öpücük kondurarak ise başlayın. Sonra yavaş yavaş dudaklarına yönelin ve dilinizle onun dudaklarını ufak ufak yalayın. Muhteşem olacak! Bu stil niye iyi? Partnerinizin ağzını ve dudaklarını artık ezberlemiş olmanız gerekli. Onu bir anda öpücük cennetine göndereceğinizden emin olun! Uyarı! Kesinlikle kaba olmamalısınız. Ateşli bir öpüşmeyi kan davasına çevirmemeniz açısından bu çok önemli!
KIZGIN ÖPÜCÜK
Onu ne zaman böyle öpmeli: İlişkiniz ciddi boyutlarda ise ve birbirinizi gerçekten iyi tanıyorsanız. Nasıl öpmeli: Yüzünü ellerinizin içine alarak gözlerinin içine uzun uzun bakin.. Onu sarhoş edebilecek bir istekle öpmeye başlayın. Dudaklarınızla birlikte dilinizi de kullanmayı unutmayın. Zaman zaman dudaklarını hafifçe ısırmayı ihmal etmeyin. Öpüşmenin en kizismisaninda ondan uzaklaşın ve burnunun ucuna ufak bir öpücük kondurun, çıldıracaktır! Bu stil niye iyi? İnanın gösterip de vermemek en iyi taktiktir!
ONU BOYNUN DAN AVLAYIN
Onu ne zaman böyle öpmeli: Ne kadar şehvetli olabileceğinizi göstermek istediğinizde. Nasıl Öpmeli: İse boynuna ufak ve tutkulu öpücükler kondurarak başlayın. Ellerinizle saçlarını okşarken, boynunu da bir vampir edasıyla hafif hafif issirabilir, ateşli ateşli öperek onu çıldırtabilirsiniz! Bu stil niye iyi? Boynuna bir kedi gibi sokulmanız ona harika duygular yaşatacaktır. Emin ol! Bu arada boynunda bıraktığınız izler sayesinde herkes onun bir sevgilisi olduğunu anlayacaktır! Uyarı! Çok sert öpmeyin sakin, biricik sevgilinizi haftalar boyu geçmeyecek morluklar içerisinde bırakmak istemezsiniz herhalde!
ONU DİLİNİZLE MAT EDİN
Onu ne zaman böyle öpmeli: Kendinize hakim olamadığınızda. Nasıl Öpmeli: Ona sıkıca sarıldıktan sonra dudaklarına uzun süren kocaman bir öpücük kondurun. Ateşli öpücüğünüzü dilinizi kullanarak sürdürün. Onu çılgına çevirene kadar öpmeye devam edin! Bu stil niye iyi? Bu tarz bir öpüşme, karsınızdakini masumca tavlamaya değil çıldırtarak bastan çıkarmaya yarar. Uyarı! Onu bu şekilde öpmek istiyorsanız issiz yerleri tercih edin. Öpüşürken çok zevkli olan bu stil, seyredenler açısından pek de hoş karşılanmayabilir.
ONU SERSEMLETİN
Onu ne zaman böyle öpmeli: Onu gördüğünüz ilk an. Nasıl öpmeli: Yavaş yavaş başınızı onun çenesine doğru eğin ve dudaklarına uzun bir öpücük kondurun. Onu öpmeye devam etmeden önce biraz ara verin ama yine de dudaklarına çok yakın mesafede olun. İkinci öpüşmeniz çok daha uzun ve tutku dolu olmalı bunu unutmayın. Bu stil niye iyi? Bu tarz bir öpücük birbirinizin öpüşme ritmini yakalamanız açısından oldukça faydalıdır. Uyarı! Bu öpücük, dudaklarınızı kullandığınız kadar kalbinizi ve ruhunuzu da isin içine sokabildi?iniz takdirde iyi olacaktır!
VE ONU HİSSEDİN
Onu ne zaman böyle öpmeli: Ona sarilin ve alnına ufak bir öpücük kondurun. Sonra yavaş yavaş gözlerine, burnuna çenesine ufak ufak öpücükler kondurmayı sürdürün bu arada parmak uçlarınızla onu okşamayı da unutmayın. En sonunda hiç beklemediği bir anda onu dudaklarından uzun uzun öpün! Bu stil niye iyi? Öpüşme sırasında en önemli organlar dudaklar değildir. Yüzün her bölgesi ateşli bir öpücüğe açıktır aslında. Uyarı! Kibar olmaya dikkat edin. Özellikle onun göz çevresinden öperken dikkatli olmalısınız. Aksi takdirde kaş yapayım derken göz çıkartabilirsiniz!