30 Nisan 2010 Cuma

Herkesin Arayıpta Bulamadğı Selülit Tedavisi : Selülit Çayı

SUNA+DUMANKAYA+SEL%C3%9CL%C4%B0T+TEDAV%C4%B0S%C4%B0+SEL%C3%9CL%C4%B0T+%C3%87AYI SUNA DUMANKAYA SELÜLİT TEDAVİSİ İÇİN SELÜLİT ÇAYI
08.04.2010 tarihinde yayınlanan, Derya Baykalın sunuculuğunu yaptığı, Deryalı günler Programına konuk olarak katılan, suna Dumankaya, Selülit tedavisinde, son derece faydalı olna, selülit çayı tarifini verdi. bu çay Selülitleri giderdiği gibi, kolesterol ve trigliserid yüksekliğine de fayda sağlıyor.
GEREKLİ MALZEMELER:
*5 yemek kaşığı çam ağacı iğnesi( çam ağacının havası temiz bir yerde olmasına özen gösterin ),
*5 yemek kaşığı beyaz soğan kabuğu(kahverengi kabuklu soğanın kabuğu),
*5 yemek kaşığı kuşburnu,
*1 litre su,
HAZIRLANIŞI: Çam iğnelerini makasla 2-3 parçaya ayırın. Soğan kabuklarını ve diğer malzemeleri de tencereye koyup ocağa koyun. 10 dakika kaynatın. Ocaktan indirip tencereyi iyice sararka sabaha kadar demlendirin. Sabahleyin bu karışımı süzün ve günde 3 öğün 1 er çay bardağı için. Yaptığını bu çayı en fazla 2 günde bitirip sonra tazesini hazırlayın. 4 ay boyunca bu kürü uygulayın.

Beyin Yorgunluğuna Ne iyi Gelir ? Bitkisel Cözüm

Beyin yorgunluğu, sürekli bitkinlik, neşesizlik, uykusuzluk,halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkan ve genellikle yoğun bir hayat temposundan kaynaklanan bir durumdur. Yani, beyinin, sürekli bir şeylerle meşgul olması halidir.
YORGUNLUĞUN NEDENLERİ ;
Vitamin ve mineral eksiklikleri, hipoglisemi gibi metabolik sorunlar, tiroid ve böbrek üstü yetmezliği gibi hormonal problemler, karaciğer, kalp ve böbrek sorunları, kansızlık hatta enfeksiyonlar yorgunluğa neden olabiliyor. Yorgunluğun nedenleri bunlarla da sınırlı değil. Stres yönetimindeki eksiklikler, uyku problemleri, depresyon ve motivasyon düşüklüğü de sizi yorgun düşürebiliyor. Ayrıca beslenme planındaki eksiklikler, aşırı alkol ve sigara tüketimi, aktivitesi az bir hayat sürmek yorgunluğa adeta davetiye çıkarıyor. Kış aylarında ise soğuk algınlığı ve grip sizi yorgun düşürebiliyor.
BEYİN YORGUNLUĞUNUN BİTKİSEL TEDAVİSİ;
ANASON: 1 bardak kaynar suya, 2-4 gr anason konur, 10 dk bekle tilir, günde 2-3 bardak içilir.
Anason toz haline getirilir, günde 3 defa 0,5-1 gr içilir.
BİBERİYE: 1 bardak kaynar su ya, 10-20 gr bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içi lir.
Biberiye toz haline getirilir, gün de birkaç defa 1-4 gr içilir. Biberiye yağı 3 damla bir şekerle alınır.
POLEN: Polen kür halinde kulla nımlarda günde 15-20 gr kullanı lır. 15 gün devam edilir. 1 hafta ara verilir. Böylece bir müddet devam edilir.
Devamlı kullanımlarda günde 2-4 gr içilir.
KUŞBURNU: 1 bardak kaynar suya, 10 gr meyve konur, 10 dk bekletilir, günde 3-4 bardak içilir. MISIR: Mısır haşlanıp yenilir.
KAYISI: Taze veya kuru kayısı yenilir.
FASULYE KAPÇIĞI: 1 bardak kaynar suya, 1 çay kaşığı fasulya kapçığı toz halinde konulur, 10 dk bekletilir, günde 2-3 bardak içilir.
Taze kapçıklarda kaynatılıp içile bilir.
1 bardak suya, 4 gr taze kapçık konur, 20 dk kaynatılır, günde 2-
3 bardak içilir.
OĞULOTU: 1 bardak kaynar su ya, 4-10 gr bitki konur, 10 dk bekletilir, günde 3 bardak içilir. Bitki toz haline getirilir, günde 3- 4 defa 1-4 gr içilir.
Tohumu toz haline getirilir, gün de 3 defa 3 gr içilir.
Taze bitki sıkılır, suyundan yarım fincan içilir, (beyni güçlendirir).
ÇAY: Günde içilen 3-5 bardak çay beyni uyarır, yorgunluğunu giderir.

Kendi Toniğimi Kendim Yapmak İstiyorum ...

tonik Kendi Toniğini Kendin YapTonik kullanımının cilt temizliğinde önemli ve vazgeçilmez bir yeri olduğunu biliyoruz. Cildin temizliği ve gözenkelerin sıkılaşması ve sağlıklı bir cilt için tonik kullanımı şart. Peki toniğinizi satın almak yerine evde kendiniz yapmak istermisiniz?
İşte her cilt tipi için evde hazırlayabileceğiniz tonik tarifleri.

Canlandırıcı tonik:
Gülün içinde barındırdığı mükemmel yağlar temizleyici, ferahlatıcı ve canlandırıcı bir etkiye sahiptir. Özellikle de yorgun ciltlerde. Aynı zamanda makyaj veya cilt temizlemek amacıyla da kullanılabilir.

Malzemeler:
1- 100 ml beyaz şarap
2- 50 ml gül suyu
3- 5 gr kuru gül yaprakları
4- 1 kahve filtresi

Hazırlanışı:
Gül yapraklarını koyu renkli ama oldukça da geniş bir cam kavanoza koyup, üzerine beyaz şarabı dökün. Ardından kavanozu sıkıca kapatın ve 14 gün sıcak bir yerde bekletin. Işık gelme riskine karşı üzerini koyu renkli bir örtüyle kapatabilirsiniz. 14. günün sonunda karışımı bir süzgeçten geçirin bu arada suyunun çıkması için yaprakları iyice bastırın. Ardından karışımın suyunu bir kahve filtresiyle süzün. Son olarak da bu karışıma gül suyu ekleyip kullanmaya başlayın. Karışımı koyu renkli, hava almayan ve sıkıca kapanan bir şişede 6 ay kadar saklamanız mümkün.

Cildi Sıkılaştırıcı Tonik:
Malzemeler:
1- 1 fincan soda,
2- Yarım fincan gül suyu,
3- Yarım fincan elma sirkesi
4- 2 çorba kaşığı gliserin.

Hazırlanışı:
Malzemeleri iyice karıştırın. Spreyli şişeye koyup cildinize püskürtün. Buzdolabında saklayacağınız toniği 1 hafta kullanabilirsiniz.

Aknelere Karşı Tonik:
Yarım litrelik şişeyi gül yaprakları ile doldurun. Üzerini örtecek kadar sıcak su doldurup ağzını kapatıp 2 gün bekletin. Süzün 1 kahve fincanı sirke ile karıştırın,karışımı bir parça pamuğa döküp cildinize yedirerek sürün kuruyuncaya kadar bekleyip ılık suyla durulayın.

Yağlı Ciltlere Sirke Toniği:
1 kaşık elma sirkesiyle 8 kaşık maden suyunu karıştırıp, yağlı cilt için güzel bir tonik elde edebilirsiniz.Cildinizi temizledikten sonra tonikle ıslatılmış bir pamuk yardımıyla silerek , sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.

Salatalık-Bal Toniği:
Soyulmuş ve doğranmış orta boy salatalığı mikserde püre haline getirin. Püreyi bir kevgire boşaltın ve kevgirin altına da cam bir kap yerleştirin. 20 dakika kadar süzülmeye bırakın. Salatalığın suyu iyice süzüldüğünde minik bir kavanoz alıp içine 2 kaşık bal ilave edin. Tahta bir kaşıkla salatalık suyu ve balın iyice karışmasını sağlayın.
Kullanacağınız zaman şişeyi iyice çalkayın. Makyaj pamuğunuzu bu tonikle ıslatın , sabah-akşam yüz , boyun ve göğüs bölgesini silin. 3-4 dakika kurumasını bekleyin.Toniğinizi kapaklı bir kapta en fazla 1 hafta kadar saklayıp kullanabilirsiniz.

Maden Suyu:
İçindeki zengin minareler sayesinde tüm ciltler için yararlı ve besleyici bir toniktir. Cildinizi temizledikten sonra doğal maden sodası ile sıkıştırılmış bir pamuk yardımıyla sabah ve akşam cildinizi canlandırıp sıkılaştırın.

Doğal Güneş Yağı

bronzla%C5%9Fma Ahmet Maranki: Doğal Güneş YağıYaz mevsimi ile birlikte deniz mevsimi de çok kısa bir süre sonra başlayacak. Hepimizin bildiği gibi ozon tabakasındaki tahribat nedeniyle güneş ışınları artık vücudumuz için çok daha fazla zararlı ve yaz aylarında mutlaka kendimizi güneşten korumamız gerekiyor. Güneşten korunmak ve sağlıklı bronzlaşma için tabiki en iyi çözüm piyasada bulunan yüksek koruma faktörlü güneş koruyucular.
Yok ben kozmetik ürünler kullanmak istemiyorum ve kendi güneş yağımı kendim yuapmak istiyorum diyorsanız. İşte Ahmet Maranki’ den doğal güneş yağı formülü

Malzemeler:
1- Zeytin yağı
2- Havuç yağı
3- Kakao yağı
4- Okaliptus yağı(koku vermesi için)
5- Badem yağı

Hazırlanışı:
Malzemelerden eşit miktarda, okaliptus yağından ise 1 çay kaşığı ekleyin. Yukarıda da belirttiğimiz gibi okaliptus yağı koku vermesi için, o yüzden 1 çay kaşığı yeterli. Malzemeleri (cam şişede olabilir) iyice karıştırın. Güneş yağımız artık hazır.

Suna DumanKayadan Hazımsızlık İçin Bitki Çayı Tarifi

Malzemeler:
1- Bir tutam papatya (yumuşatır),
2- Bir tutam Funda yaprağı (suyu atar),
3- Bir tutam biberiye (yağ yakar),
4- Bir tutam sinameki (bağırsakları çalıştırır),
5- Bir tutam anason (idrarı arttırır),
6- Bir tutam rezene (sinirlere iyi gelir)

Hazırlanışı:
Malzemeleri 1 su bardağı kaynar suda çay gibi demleyip Her gün bir su bardağı için
iyi gelir.

Bebeğim Neden Ağlıyor Acaba ? İşte Cevabı : sevgisizlik

Ebeveynler bazen, bebeklerinden çok ağlıyor diye şikayet ederler. Bebeklerin ağlaması herhangi bir biyolojik rahatsızlık değil, sevgisizlikten de kaynaklanıyor olabilir.

Çukurova Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Dr. Hayri Levent Yılmaz, bebeklerin sadece hastalandıklarında değil, duygusal yönden açlık hissettiklerinde ve ilgisiz kalındığında da ağlayabildiklerini söyledi.

Doç. Dr. Yılmaz, hiçbir rahatsızlığı olmamasına rağmen günde 3 saattendaha uzun süren, haftada 3 günden daha fazla tekrarlayan bebek ağlamasının mutlaka dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Ağlamanın genellikle fiziksel sağlık açısından sorun oluşturmadığınıbelirten Doç. Dr. Yılmaz, “Bu durumlarda hekimin ağlayan bebeğin ağlama nedenini çok dikkatli bir öykü, fizik inceleme ve yakın gözlemle bulması ve tedavi etmesi gereklidir” dedi.

Doç. Dr. Yılmaz, ağlama nöbetlerinin bebeklerde genellikle yaşamın iki ve üçüncü haftasında başladığını, saatlerce sürebildiğini, ağlamanın çoğunlukla ikindi zamanı, akşamları ve gece yarısında tetiklendiğini, dördüncü aydan sonra ise genellikle ortadan kalktığını, ancak günde üç saatten fazlasüren ağlamanın mutlaka nedeninin araştırılıp çözüm yoluna gidilmesi gerektiğini kaydetti.

Doç.Dr. Yılmaz, hiçbir neden bulunmamasına rağmen ağlayan bebeğin, sevgisiz kalıp dikkatçekme isteğinde olduğunun akla getirilmesi gerektiğini belirtti:

“Aileler, bebekleri ağladığında önce hasta oldukları akıllarınageliyor, oysa sevgisiz kalmış olabileceği düşünülmüyor. Bebeği rahatlatmak sadece altını temiz tutmak, karnını doyurmakla olmaz, sevgiyi de hissettirmek zorundayız. Bebeğin hafif dokunuşlarla saçının okşanması, vücuduna yine hafif dokunuşlarla masaj yapılması ona inanılmaz bir mutluluk verir.

Onunla ilgilenmek, gülmesini sağlamak,küçük hediyelerle şaşırtmak ya da ilgisini çekecek ortamlarda bulunmasını sağlamak bebeği duygusal yönden besler.”

Doç. Dr. Yılmaz, bebeğin gelişiminde uyku, beslenme ve iyi bakım ne kadar önemliyse sevgi ve güven gibi ona ilk yıllarda aşılanabilecek duyguların da büyük önemi bulunduğuna işaret etti:

“Annenin sıcaklığı, kulağa fısıldanan tatlı sözler, kucağa alınıp okşanması, bebeğe hayattaki ilk dersi olan sevgiyi öğretir. Bebeğiniz daha ilk doğduğunda, onu kollarınızın arasına aldığınızda, kendisine değer verdiğinizi hisseder.

Zaman içinde bu sıcak duyguları iyice öğrenen bebeğiniz, sevginizi karşılıksız bırakmayacaktır.

Sevgi bir annenin bebeğine öğretebileceği en güzel duygudur. Aslında tanımlanması zor olan bu duyguyu ona dokunarak, konuşarak, sarılarak öğretebilirsiniz. Bu duygunun kendisi için önemli olduğunu anlayan
bebeğiniz, sizin yokluğunuzda bu duyguyu arayacak, sevgiyi böylece öğrenmiş olacaktır.”

Doç. Dr. Yılmaz, bebeğin ilk aylarda öğrenebileceği bir başka duygunun ise güven olduğunu belirtti:

“Her zaman yanında olduğunuzu bilmek, ağladığında kucağınıza almanız,onu önemsediğinizi gösterir. İlk aylarda aşılanan bu güven duygusu, ileride onun yaşantısını önemli ölçüde etkiler. Kendine güvenli bir birey olarak yetişmek için, güven duygusunu hissetmelidir.”

Neden Kilo Alıyorum ?

Kilo almanın sebepleri ve mekanları belirlendi. Ne yediğimiz değil, nerede ve nasıl yediğimiz de önemli. Newsweek dergisi sağlık editörü, “Bu mekanlarda yemek yemek şişmanlatır” diyerek 7 maddelik bir liste yayınladı. İşte kilo aldıran mekanlar ve nedenleri:

1. Mutfakta atıştırmak
Buzdolabının önünde yada yemek yaparken bir şeyler atıştırmak daha fazla yemenize neden olur.

2. İş yerinde yemek
Araştırmaya göre, ofiste atıştırılan yiyecekler genelde yüksek kalorili oluyor.

3. Aceleyle yemek
Aynı pastayı 9 dakikada tüketenler 646 kalori alırken, 20 dakikada tüketenlerin 579 kalori aldığı gözlemlendi.

4. Karanlıkta yemek
Işık seviyesi azaldıkça iştah artıyor. Geceleri canımızın daha çok abur cubur çekmesi de buna bağlanıyor.

5. Az çiğneyerek yemek
Çalışmalar, yeterince çiğnemenin sindirimi kolaylaştırdığını; gazı, şişkinliği ve ekşimeyi önlediğini gösteriyor.

6. Restoranda yemek
Dışarıda yemek yiyenlerde obezite ve yağ oranı daha yüksek oluyor. Haftada 6-13 kez dışarda yemek yiyen kadınlar günde 290 kalori daha fazla alıyor.

7. Televizyon karşısında yemek
Ekran başında tüketilen yiyecekler çifte tehlike oluşturuyor. Çünkü kişi hem hareketsiz kalıyor hem de ne kadar yediğini fark edemiyor.

Hızlı ve Soğuk Su İçersem Ne olur ?

Hızlı içilen soğuk su, özelliklede vücut ısısı yüksekken, vücutta terleme fonksiyonunu artırıp, tuz ve mineral kaybına neden oluyor.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık Yüksekokulu Müdürü Prof.Dr. Günhan Erdem, “Özellikle vücut ısısı yükseldiğinde soğuk suyun hızlı içilmesi, vücutta terleme fonksiyonunu artıracağından çok fazla tuz ve mineral kaybetmeye neden olur. Soğuk suyun olumsuz etkilerinden korunmak için yudum yudum içmeliyiz” dedi.

Prof.Dr. Erdem, aşırı sıcaklar nedeniyle vücudun sürekli su, mineral ve tuz kaybettiğini belirterek, “Soğuk su içmenin 2 türlü olumsuz etkisi var. Bunlardan birincisi doğrudan doğruya üst solunum yollarında hassasiyeti olan kişilerde hastalıklara sebep olabilir. İkincisi ise hızlı içilen soğuk suyun buharlaşmaya yani vücutta terleme fonksiyonuna doğrudan etki ettiği için çok fazla tuz ve mineral kaybetmeye neden olur. Soğuk suyun olumsuz etkilerinden korunmak için yudum yudum yaklaşık 1 dakika içinde içmeliyiz” diye konuştu.

Suyun Yeri Ayrıdır ? Neden Su içmeliyiz ?

Özellikle aşırı sıcakların yaşandığı günlerde doğrudan su içmeye özen gösterilmesi gerekir. Çay, kahve ve meşrubat; suyla birbirine denk değildir.

Suyun vücut için doğal bir çözücü olduğunu anlatan Prof.Dr. Erdem, şöyle konuştu:

“Suyun insan vücudunda 2 temel görevi var. Birincisi vücuttaki hücrelerin metabolizma faaliyetleri için ihtiyaç duydukları su moleküllerini temin etmek diğeri ise vücuttaki atık maddelerin atılmasını sağlamak. Suyun insan vücudunda bu görevleri yerine getirmesi ve metabolizmanın faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için suyu çözücü şeklinde almamız gerekiyor.

Çay, kahve, meyve suyu gibi içecekler ise çözelti şeklindedir. Yani vücuttaki maddeleri çözme görevini yapacak su molekülleri tutulmuştur. O nedenle bir bardak su ile bir bardak meyve suyu arasında inanılmaz derecede serbest su farkı vardır.”

Prof.Dr. Erdem, sabah kalkınca, akşam yatmadan önce ve yemeklerden sonra mutlaka bir bardak su içilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Acaba Neden Terliyoruz ?

Genel olarak sıcaklığının yükseldiği, dans, spor gibi fiziksel aktiviteler sırasında terleriz. Terleyerek vücudumuzun ısısını sabit tutmuş oluruz. Bunun için vücuda yayılmış en az 2 milyon ter bezi görev yapmaktadır. Fiziksel aktiviteler dışında da heyecan, korku, utanma ve sıkılma gibi pek çok olay, fizyolojik bir neden olmadığı halde bizi terletir.

Vücut ısısı dış sıcaklıklar veya gerilim yüzünden artış gösterdiğinde kan dolaşımı hızlanır. Böylece, ter bezlerinin aktif hale geldiği vücudun üst kısmına doğru bir sıcaklık akımı başlar. Deri üzerinde oluşan ter bu durumda hemen buharlaşıp, deriyi soğutur. Bu sayede insan bir gün içinde kendini fazla yormadan iki litreye kadar su kaybeder. Terlemenin ikinci önemli fonksiyonu ise vücuttaki zehirli maddelerin dışarı atılmasıdır. Bu nedenle saunalara sık sık gidilmesi önerilir.

Aynı koşullarda terleme oranı kişiden kişiye göre de değişebilir. Ortalama olarak bir insan günde 0.5 ile 1 litre arası terler.

Terleme nedir?

Terleme tümüyle istemimiz dışında gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonudur. Üstelik vücudumuz için iki önemli işlevi vardır; cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitler ve vücudun boşaltım sistemine katkıda bulunur.

Ter aslında salgılandığında renksiz ve kokusuzdur. Fakat, bakteriler koltukaltı gibi sıcak ve nemli ortamlarda hızla çoğalarak bu salgının kötü kokmasına neden olur.

Terlemeye karşı ne yapabiliriz?

Ter kokusu için çok çeşitli çözümler var. En önemlisi temiz olmak. Bunun yanısıra da terlemenin yarattığı rahatsızlığı bir takım önlemler alarak en aza indirebilirsiniz;

Rahat ve hava alan kıyafetler giyin. Özellikle pamuklu kıyafetleri tercih edin.

Vücut temizliğine özen gösterin. Özellikle koltuk altında oluşan istenmeyen tüyleri alarak kötü kokuyu büyük ölçüde önleyebilirsiniz.

Kahve, alkol ve yakıcı gıdalardan uzak durun.

Ne kullanmalıyız?

Ter kokusunu azaltmanın iki yolu var; Deodorant ve antiperspirantlarla gün boyu hoş kokmak çok zor değil. Ancak deodorant ve antiperspirant birbirinden ayrı şeylerdir. Bu iki ürün en çok terlemeye karşı verdikleri savaş konusunda birbirlerinden ayrılırlar;

Deodorantlar

Deodorantlar antibakteriyel bazı maddeler ve alkol içerirler. Bu sayede de bakteri üremesini denetim altına alarak, ter kokusunun oluşmasını önlerler. Terin ayrışması için bakteriler belirli enzimlere gerek duyar. Bu nedenle bazı deodorantlar bahsedilen bu tür enzimlerden içerir. Diğer yandan ise daha çok parfüm yağları içerdiklerinden dolayı da güzel koku yayarlar. Örneğin Fa dedodorantları hijyenik tazelik sunarlar ve bu sayede de bakteri artışını durdururlar. Bu sayede deri hem korunmuş hem de bakım görmüş olur.

Deodorant kullanırken dikkkat etmeniz gereken en önemli nokta deodorantı temiz ve kuru koltuk altına uygulamanızdır. Terli bir koltuk altına deodorantı sıkmak, oluşmuş ter kokusu ile deodorantın karışımından oluşan daha ağır ve kötü bir kokuya neden olur. Ayrıca giysinin üzerine sıkmak da kokuyu engellemez. Bu arada sprey deodorantları, koltuk altına 15 cm’lik mesafeden kutuyu dik tutarak püskürtmeniz gerektiğini de sakın unutmayın.

Anti-perspirantlar

Antiperspirantlar, terlemeyi deodorantlara oranla daha fazla önlerler. Ter oranını ayarlayıp, çok fazla ter üretilmesine engel olurlar. Ter üretimini aliminyum tuzları sayesinde engelleyip, ter bezlerini sıkıştırırlar. İçerdikleri alüminyum kloride ve benzeri aktif maddeler ile vücuttaki terlemeyi engeller, nemi azaltır ve kokuları sayesinde de tazelik verirler. İçindeki maddelere göre etki süresi ve gücü değişim gösterir.

Ancak antiperspirant ürünler daha çok pudralı formül içerdikleri için, genellikle koltuk altına uygulanmalıdır. Kıyafet üzerine sıkılan antiperspirant ürünlerin hiçbir etkisi yoktur. Koltuk altına sürülen antiperspirant ürün, ter bakterilerinin pudra tabakası dışına çıkmasını engeller ve böylece bakteriler kuruyup gider. Alkol içermediklerinden dolayı vücut için son derece hafiftirler. Ayrıca ferahlatıcı bir etki sağlarlar.

Tercihiniz ister deodorant, ister antiperspirant olsun, her ikisi de ter kokusunu azaltmak ve günlük yaşamda karşılaşacağınız gergin veya stresli anları kolaylaştırmak için size yardımcı olacaktır.

Sigarayı Nasıl Bırakabilirim ?

Sigarayı bırakmak istiyorsunuz ama bir türlü bırakamıyorsunuz. İşe sigara içmeyi azaltarak başlayabilirsiniz. İsteyerek ve istemdışı olarak sigarayı azaltabilir ve tamamen bırakabilirsiniz.

  • Öncelikle sigarayı birer paket birer paket alın. Yedek paket veya kartonla sigara almayı bırakın.
  • Herzaman kullandığınız markayı değilde size tadı nispeten daha kötü gelen bir markayı alın. Bu işinizi kolaylaştıracaktır.
  • Sigara içmek istediğinizde bunu biraz geciktirin. Her sigarayı bir saat geciktirmeniz günlük içtiğiniz sigara sayısını düşürecektir.
  • Sigarayı bitmeden söndürün. Hatta yarım yarım için.
  • Sigara içmek için farklı bir oda kullanın. Hatta orada olmaktan memnun olmadığınız bir yerde sigara için.
  • Sigara paketini kolay ulaşabileceğiniz bir yere veya sürekli koyduğunz cebinize koymayın. Ters taraftaki cebinize, kullanmadığınız bir çekmeceye veya uzak bir yere koyun. Böylece her bilinçdışı sigara yakmak istediğinizde, farkına varırsınız.
  • Kül tablanızı sık boşaltmayın. Hergün ne kadar sigara içtiğinizi kül tablasından görün.
  • Alternatif şeyler kullanın, sigara içmek aklınıza geldiğinde su veya meyve suyu için, birşeyler yeyin.
  • Sigarayı azaltmak bırakmak demek değildir. Bu nedenle bırakmak için kendinize bir tarih belirleyin.

Yanlış Gözlük Numarası Gözü Neden ve Nasıl Ne nedenle bozar ?

Yanlış numara gözlük kullanmak bilindiği gibi gözleri bozmaz sadece o anki görüşü bozar. Bilinenin tersine gözlük takmak yada takmamak gözün numarasının değişmesine sebep olmaz.

Gözlük kullanımı ile ilgili yanlış bilinenleri anlatan Prof. Dr. Ertürk şu örnekleri verdi: “Dinlendirici gözlük diye bir gözlük yoktur. Gözlük rakamlarla ifade edilen değerlere sahiptir ve takıldığı zaman görmeyi daha iyi yapıyorsa kullanılmalıdır. Uzak gözlük devamlı, yakın gözlük ise yalnızca yakın mesafe çalışmalarında kullanılır. Gözün gözlüğe alışması diye bir kavram yoktur. Kişi iyi görmenin ne olduğunu anladığı için gözlükten vazgeçemez. Numara değişikliği ancak muayenede belli olur. Hipermetrop olan çocuklarda büyüme çağında numarada azalma, miyoplarda ise numarada artma gözlenir. Gözlük takmak veya takmamak gözlük numarasının ne azalmasına ne de artmasına neden olur. Ancak çocuk yaşta görmenin gelişmesi açısından mutlaka takılması gerekir. Yanlış numara kullanımı gözü bozmaz, ancak takıldığı anki görmeyi bozar.”

Dr. Ertürk’ün verdiği bilgilere göre, gözlük ihtiyacını ortadan kaldırmak için 20 yaş üzerinde yapılan lazer tedavisi gözü çizmez. Yalnızca belli bir kalınlıktaki kornea dokusunu buharlaştırarak ortadan kaldırır. Laser ile katarakt cerrahisi diye bir cerrahi müdahale yoktur. Lazer ile şaşılık tedavisi diye bir tedavi yoktur. İyi görmek göz sağlığının garantisidir diye bir inanış doğru değildir. Glokom hastaları bu yanlış inanışa örnek olarak gösterilebilir. Glokom (göz tansiyonu) hastaları hastalığın son aşamasına kadar iyi görebilir. Görme sonradan azalmaya başlar ki bu aşamada geri dönüşü söz konusu olmaz. Glokom yalnızca rakamsal değerin ifadesi ile tanımlanmamaktadır. Önemli olan bir noktada görme sinirinin durumudur. Rakamsal değeri normal olarak bilinen değerlerde olmasına rağmen glokom olan kişiler de vardır. Bu nedenle sınır tanımlaması her zaman büyük yanılgıları ortaya çıkarır.

Çocuk İçin Doğru Oyuncak Seçimi

Çocuğunuz için en doğru oyuncak seçimi, çocuğunuzun tekrar tekrar oynamak istediği, oynamaktan zevk aldığı oyuncaktır. Oyuncak çocuğun gelişimine faydalı olmalı ve yaş grubuna uygun olmalıdır.

Ege üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Egemen, oyun ve oyunun aracı olan oyuncağın çocuğun hayatının önemli bir kısmını oluşturduğunu belirterek, çocukların gelişimiyle birlikte oyun ve oyuncak kavramlarına bakışında ve oyuncak seçiminde değişiklikler yaşandığını söyledi.

Çocuğa yeni oyuncak almak yerine, önemli olanın mevcut oyuncaklarının her seferinde çocuğun dikkatini çekmesini sağlamak olduğunu kaydeden Egemen, şöyle devam etti:

“Oyuncak çocukta merak uyandırmalı, kasları çalıştırmalı, girişimciliği ve düş gücünü artırmalı. Daha da önemlisi çocuğu problem çözmeye yönlendirmelidir. Bu nedenle çocuk için en iyi oyuncak tekrar tekrar oynamak istediği ve her defasında daha fazla haz aldığı oyuncaktır. Evde bulunan kaplar, makaralar, hamurların tümü çocuğa istediği gibi şekillendireceği bir oyun ortamı sağlar. Oyun çocuğa yaşam deneyimi sağlayarak, kendini farklı durumlara uyarlamasına da yardımcı olur.”

Oyuncak seçiminde yaş önemli

Oyuncakların çocukların yaş grubuna göre seçilmesi gerektiğinin vurgulayan Egemen, “Yaş grubu çocuğun ne ile oynayacağının yanında, nasıl oynayacağını da belirler. 0-2 yaş arası çocuklar tüm duyularını uyaran renkli ve sesli çıngırak gibi oyuncaklardan hoşlanırken, okul öncesi çağda olan çocuklar yaratıcı yönlerini destekleyen her türlü nesneden ve resim yapmaktan hoşlanırlar. Çocukların yaşına uygun becerileri geliştirecek oyuncaklara daha duyarlı olduğu bilinmektedir. Çünkü çocuk için her yeni edindiği beceri aynı zaman da bir oyundur” diye konuştu.

Doğru oyuncak kültürel gelişimi sağlar

Oyuncağın, çocukların kişilik ve yetenek gelişimini sağlayarak, yetişkin dünyasına hazırlanmasına yardımcı olduğuna dikkati çeken Egemen, sürekli beyaz bebeklerle büyütülen zenci çocukların büyüdükleri zaman kendi görünümlerini kabullenmekte zorlandıklarını, bu açıdan da doğru seçilen oyuncağın çocukların psikolojik gelişimi kadar, kültürel gelişimine de fayda sağladığını söyledi.

Oyuncak alırken dikkat

Egemen, ebeveynlerin oyuncak alırken oyuncağın kullanımından kaynaklanan riskleri de dikkate alması gerektiğini belirterek, “Oyuncağın parçaları sağlam ve zorlamalara dayanıklı olmalı, kenarı ve çıkıntıları fiziksel yaralanmaları en aza indirecek şekilde tasarlanmalı, oyuncaklar ve parçaları boğulma riski taşımamalı” dedi.

Televizyon ve Bilgisayar Gözleri Nasıl Bozar ?

Televizyon ve bilgisayar gözleri bozmaz. Fakat, ışığa bakılmasına bağlı olarak göz yüzeyindeki gözyaşında kuruma olduğu için yanma, batma, kızarma ve refleks sulanma olur.

Katarakt cerrahisi görmeyi olduğu gibi eski haline getirir. Görmenin iyi olabilmesi için retina tabakasının sağlıklı, kişinin görme potansiyelinin iyi olması lazımdır. Göz dibi hastalıklarında ve tembel gözlerde görme artışı olmayabilir. Lens göz için zararlıdır inanışı yanlıştır. Uygun yere uygun lens takılması hiçbir zaman zararlı değildir. Uyku bozuklukları kesinlikle bir göz hastalığı değildir. Uyku beyinsel bir fonksiyondur ve gözler yalnızca olaya katılır.

Yüksek Tansiyon Hastaları Sıcakta Nelere Dikkat Etmelidir ?

Vücuttaki su ve tuz kaybının daha fazla yaşandığı aşırı sıcak havalarda, bir de su ve tuz atılımını etkileyen ilaçları kullananlar dikkatli olmalı. Bu türden ilaçlar kullananların susuz kalmamaya dikkat etmesi gerekiyor. “Sıcak krampları, halsizlik ve kan basıncındaki ani düşmeler” sıvı kaybının fazla olduğunu göstermektedir.

Sıcaklık artışlarından korunmak için klimalı odalara saklanmak ve ani sıcaklık değişimlerine maruz kalmak, sıcağa uyumu olumsuz etkileyeceği için yarar yerine zarar getirebilir.

Asabi kaynaklı veya karışık mekanizmalı hipertansiyonu olanlarda, ani ısı değişikliklerine damar sisteminin vereceği tepkiler çok farklı olabilir. Âni tansiyon düşmeleri gibi, âni tansiyon fırlamaları da olabilir. Bu reaksiyonların önlenmesinde genel önlemlerin yanı sıra ilaç tedavisinin de önemi büyüktür.

Doktor gözetimi dışında bilinçsizce kullanılan tansiyon düşürücü ilaçlar kalp krizleri veya böbrek yetmezlikleri gibi tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle hekim tavsiyesi olmadıkça ilaç kullanılmamasında yarar var.

Fatih Karakılıç / Zaman

Ciltteki Yaşlanmaya Nasıl ENgel Olabilirim ?

Bir çok yöntemle ciltteki yaşlanmaya engel olmak ve genç bir görünüme kavuşmak mümkün. O halde ciltteki yaşlanma nasıl ve hangi yöntemlerle durdurulabilir?

Ciltteki yaşlanmanın hangi yöntemlerle nasıl durdurulacağını Alman Hastanesi Dermatoloji uzmanlarından Dr. Belma Bayraktar anlattı:

“Derimizin dış dünya ile sınır olmaktan çok daha fazla işlevleri vardır. Derimiz, aynı zamanda vücudumuzun içinde olup bitenleri dışarıya yansıtan ve mesaj ileten bir organımızdır. Sürekli güneşe maruz kalma nedeniyle oluşan ve fotoyaşlanma adı verilen yıpranma orta deride birtakım yapısal değişiklikler meydana getirir.

Ciltte yıpranma meydana gelirken renginde sararma, lekeler, gevşek tonüslar, derin kırışıklıklar ve bağ dokusunda da dejenerasyonlar görülür.

Ayrıca prekanseröz ve kanseröz oluşumlar ise zamanla artar. Bu değişimler güneşten korunmanın ne kadar önemli olduğunu bizlere anlatmaktadır. Deri yaşlanması iki farklı özellik taşımaktadır. İç etkenler ile geçen zamana bağlı olarak gelişen yaşlanma gerçek yaşlanmadır.

Dış ve çevresel etkenlere bağlı yaşlanma ise aktinik veya fotoyaşlanma adı verilen yaşlanmadır. Gerçek yaşlanma genler ile planlanan, doğal, fizyolojik bir durumdur. Fotoyaşlanmayı ise çevresel etkenler hızlandırır ve erkene alır.”

Yaşlanmaya etki eden faktörler:

Beslenme ve diyet: Su, lipit, selenyum, E vitamini, C vitamini, A vitamininin
rolleri tartışılmaz. Alkolün olumsuz etkileri var. Sigara kullanımında
ise kan akımı engellenerek cilt yapısında bozulmalar oluyor, kırışıklıklar
artıyor. Deride nem oranı azalıyor, dudak ve ağız kanserlerinde artış
oluyor. Yara iyileşmesi bozulup çeşitli cilt hastalıklarında artış da oluyor.
Genetik faktörler
Hormonlar: Menopoza giren kadınlarda östrojen eksikliği ile cilt yaşlanmasında artış olur. Benzer durum andropoza giren erkeklerde de gözlenir.

Yaşlanmayı engellemek elinizde

Cildimizdeki yaşlanmanın önüne geçebilmek için gönümüzde pek çok yöntem bulunuyor.

Güneş koruyucuları: Cilt yaşlanmasının önüne geçmek için öncelikle güneşin olumsuz etkilerinden korunmak gerekiyor. Bunun için de güneş koruyucuları öneriliyor. Doktor tavsiyesi ve kontrolüyle A, E vitamini ve östrojen ile kırışıklıklar azaltılabilir. Nemlendirici kullanımı ise deriye gergin ve pürüzsüz bir görünüm sağlar.

Günümüzde bu amaca yönelik olarak satılan çok sayıda kozmetik ürün mevcut. Çok iyi ve pahalı olsalar da her cilt tipinde olumlu sonuç vermeyebilir, hatta bazen istenmeyen reaksiyonlara yol açabilir. Bu yüzden öncelikle test edilmeli.

Makyaj sonrasına dikkat: Cilt yaşlanmasının önüne geçilmesinde makyaj sonrası bakımı da çok önemli. Cilt makyajdan sonra mutlaka çok iyi temizlenmeli, temizleme sütlerinden sonra bile artık kalmaması için su ile durulanmalı. Çünkü yağ salgısı fazla olan ciltlerde örtücü ürünler gözenekleri kapatarak, salgının birikimine neden olabilir. Zamanla bu salgıda mikroorganizmalar gelişmeye başlayabilir. Sivilceli ciltlerde bunları sıkmak ve oynamak, kistlere ve kalıcı izlere neden olabilir.

Nemlendiriciler: Kuru bir ciltte ise nemlendirici kullanmak zorunludur. Cildimiz için dermatoloji uzmanı tarafından yazılan reçetelerde tavsiye edilen ürünleri kullanmak da bir diğer önemli noktadır.

Peeling (cilt soyma): Cilt yaşlanmasının önüne geçen bir diğer uygulama ise halk arasında cilt soyma olarak bilinen peeling. Bu uygulamanın uzun vadede kollajen yapımını artırarak yaşlanma etkilerini giderdiği biliniyor. Bunun yanı sıra ciltteki lekelerin, sivilce ve izlerinin, siyah noktaların, çukur izlerin, ince kırışıklıkların ve kıl dönmelerinin tedavisinde de çok başarılı sonuçlar alınıyor.

Dolgu: Cilt ile uyumlu, test gerektirmeyen, güvenli birtakım dolgu maddeleri kullanarak mevcut kırışıklıklar yok edilebiliyor. Bu yöntemle kırışıklıklar giderilirken dolgun ve biçimli dudaklara da kavuşmak mümkün. Dolgu işlemi ayrıca alt-üst dudak arasında hacimsel dengesizliklerin giderilmesinde de kullanılıyor. Dolgu işlemi ile önceden mevcut çukur yaralanma veya sivilce izlerini de tedavi ediyor.

Botox: Özel bir bakteriden üretilmiş, doğal, saflaştırılmış protein esaslı bir ilaç olan Botox ile mevcut kırışıklıklardan kurtulmak mümkün. Özellikle kaş
çatma, alın ve göz çevresi kırışıklıklarında bu uygulamadan mucizevi sonuçlar alınıyor. Bu yöntemle kişinin arzu ettiği oranda kaşlarını kaldırmak da
mümkün.

Botox’un etkisi 3-7 günde başlıyor, 10-15 günde yerleşiyor, ortalama 6 ay kadar da devam ediyor.

Mezoterapi: Cildi besleyici, onarıcı, hücre yapılanmasını sağlayıcı, birtakım ampullerle sağlıklı, gergin ve ışıltılı bir cilt elde edilebiliyor. İşlem ağrısız olup, seanslar hekim ve kişi tarafından belirleniyor.

Kilo Vermek İçin Ne Yapmalıyım ?

Kilo vermek isteyenlere basitçe şunlar tavsiye edilebilir:

  • Sabah kahvaltısı yapın. Bu diğer öğünlerde az yemenizi de sağlayacaktır.
  • Öğün sayısını azaltmayın. 3 öğün yemek yiyin. Hatta ara öğünler şeklinde öğün sayısını artırın.
  • Sebze ve meyve tüketimini artırın.
  • Alkol tüketiminizi azaltın veya tamamen bırakın. Alkol, yüksek kalorisi nedeniyle gün boyu tatlı isteğinizi de artıracaktır
  • Çikolata vb. şeyler atıştırmak yerine örneğin bir elma yiyin.
  • Yemeğinizi yavaş yavaş yiyin. Hızlı yemek yediğinizde, doyduğunuzu anladığınızda zaten gerektiğinde fazla yemişsinizdir.
  • Hayvansal (doymuş) yağlardan kaçının.Tavukların derilerini, etlerin yağlı kısımlarını ayırın.
  • Katı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçek yağı ve mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar kullanın.
  • Bol bol su için.
  • Mümkünse hergün aynı saatte kalkın. Yaklaşık 7-8 saat uyku yeterlidir.
  • Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın. Diş fırçaladıktan sonra muhtemelen canınız bişey yemek istemez.
  • Tatlı yemekten kaçının. Daha az tatlı tüketin.
  • Tuz ve şeker kullanımınızı azaltın. Yemeğin tadına bakmadan tuza uzananlardasanız bu huyunuzdan vazgeçin.
  • Spor yapın. Sadece yediklerinize dikkat ederek kilo veremeyeceğinizi unutmayın.
  • Hayatınıza hareket katın. Arabayla gittiğiniz kısa mesafelerde yürümeyi tercih edin. Otobüsten bir durak erken inin. Asansör yerine merdiven kullanın. Çeşitli aktivitelere katılın.

Saçınıza Bakım Gösterin

Etkileyici ve sağlıklı saçlara kavuşmak için bilmeniz gerekenler.

1. Çok kuru saçlar
Şampuanı sadece ellerinizle, ıslak saçın diplerine dağıtın ve hafifçe yedirin. Durularken incelerek saçın içinden akacak olan şampuan, saçları temizlemek için yeterlidir. Böylece saçlarınızın biraz daha kurumasını önlemiş olursunuz.

2. Normal saçlar
Şampuanı dairesel hareketlerle saça yedirin, hemen ardından iyice durulayın. Eğer başınızda şampuan artığı kalırsa, saçlarınız matlaşır ve kurur. Kural şu: Şampuanlamak için harcadığınız sürenin üç misli süreyi durulamak için kullanın. Saçlarınızın durulandıktan sonra gıcırdar gibi olması gerekiyor.

3. İkisi bir arada
Bu ürünler hem yıkar hem de bakım yapar. Pratiktir ama her gün kullanılmaya uygun değillerdir. Çünkü bu ürünlerin çoğunda silikon yağı vardır. Önce saçları yumuşak yaparlar. Fakat uzun vadede saç tellerinin yüzeyinde birikerek, saçı ağırlaştırabilirler. Haftada sadece 1 kez kullanın.

4. Ilık su ile durulayın
Kaşmir kazağınızı sıcak suyla tıkayamazsınız. Saçlarımız da aynı derecede hassas olduklarından, çok sıcak suyu sevmezler. Ilık su, saçların zarar görmemesi için idealdir. Hatta başarabilenler, saçlarını soğuk su ile yıkamalıdır. Soğuk su, saçlara mükemmel bir parlaklık verir.

5. En iyi fön stratejisi
Saçları yıkadıktan sonra dikkatle ayırın. Isıtılmış bir havluyla önden kurutun. Fön makinesini en düşük ayara getirip, saçları çok fazla karıştırmadan tam kuruyana kadar fönleyin: sonra fönü daha yüksek ısıya getirip, yuvarlak bir fırçayla şekillendirme işine girişin. Fön makinesini saçınızdan en az 15 santim uzak tutun.

6. Nazik olun
Islak saçlar, hafifçe şişmişlerdir. Dolayısıyla çabuk kırılabilirler. Taramak için ayrık dişli, mümkünse kauçuk veya ahşaptan, el yapımı bir tarak kullanın (Cinsi üstünde yazar. ) Ucuz plastik tarakları tercih etmeyin.

7. Çok mu streslisiniz?
Saçlarınızı yıkarken başınıza masaj yaparsanız, mutluluk hormonlarınızı aktive edersiniz. Parmak uçları ile daireler çizerek, şakaklardan saç diplerine doğru masaj yapın. Oradan tekrar kulaklara doğru inin. Sonra ensenize doğru devam edin. Bunları yaparken derin derin nefes alıp verin.

8. Ön yargıları unutun
Yağlı saçların her gün yıkandıkları zaman daha çabuk yağlandıklarıyla ilgili masalları unutun. Eğer kendinizi daha bakımlı hissedecekseniz, her gün duş alabilirsiniz. Önemli olan, yumuşak bir şampuan kullanmanız. Şampuanı saçınızda bekletmeyin ve hemen yıkayın. İnce mi yoksa asi mi? Kürleri en etkin nasıl kullanacaksınız?

9. Saç kremi
Kremi özellikle saçın aşağı sarkan kısımlarına ve uçlarına sürün. Saç diplerindeki ilk 3 santime gelmemesini sağlayın. Diplerde çıkan yeni saçların ek bir bakınma ihtiyacı yoktur.

10. Çok ince saçlar
İnce telli saçlar, yağlı ürünleri kaldıramazlar. En iyisi, nemli (veya kuru) saçlara nemlendirici sprey sıkmaktır. Sprey, statik elektrik oluşmasını ve saç tellerinin ‘uçuşmasını� engeller.

11. Tatilde bakım
Tatildeyken saçlarınız şekle girmiyorsa, bu durum bulunduğunuz yerdeki suyun içerdiği mineral oranından kaynaklanıyor olabilir. Çözüm için saçlarınızı yıkadıktan sonra içme suyu ile durulayın.

12. Koruma ve tamir:
Omega-6 yap asitleri gibi lipit ve seramit içeren ürünler, saçların kırılmasını önler. Çünkü bu maddeler, saç lifleri içindeki çatlakları doldururlar ve fönden gelen sıcağa karşı korurlar.
Saç kürleri yumuşacık yapar. Ama hangisini kullanmalı?

13. İnce telli saçlara kür uygulamak
Yoğun kür, ince telli saçları aşırı derecede yorabilir. Fakat yine de ara sıra böyle ekstra bir bakım uygulayabilirsiniz. Çözümü: Kürü saça, yıkamadan önce yedirin ve 10 dakika beklettikten sonra bildiğiniz şekilde saçlarınızı şampuanlayın.

14. Saç maskeleri
Maskeler, özellikle sıcak ortamlarda saça daha iyi nüfuz ederler. En ideali, kür maskesini, havluyla nemini aldığınız saçınıza, ince demetler halinde sürerek yedirin. Sonra saçınızı sıcak fönle ısıtın ve başınızı alüminyum bir folyoyla sarın, üstüne de ısıtılmış bir havlu dolayın. En az yarım saat etki etmesini bekleyin. Çok etkili bir başka yöntem de, buharlı ortamda saç maskesi uygulamaktır (yine aynı şekilde havlu altında)

15. Sarı, kızıl ya da kahve
Boyanın ömrünü özel bakım ürünleriyle uzatabilirsiniz. Yıkama sırasında, bakım kürlerinde ya da şekillendirici ürünlerde bulunan maddeler sayesinde saçlardaki renk pigmentleri tazelenir.

16. Çabuk kür uygulamak için
Saçınız uzunsa ve kürler çok vakit alıyorsa, artık dert değil! İnci proteini içeren çabuk kürleri uyguladığınızda saçınızı yıkamanıza gerek yok. Saçlarınızı ipek gibi parlak yapıyor.

17. Doğuştan güçlü ve kalın telli saçlar
Bu tip saçlar şekil aldıklarında adeta rüya gibidir. Fakat şekil almak istemezler ve asidirler. Doğru stratejiyle onları hükmünüz altına alabilirsiniz: a) Her gün yıkamayın, hatada 1-2 kez yıkamak yeterli. b) Her yıkamadan sonra saç kremini sürün ve her dört yıkamada bir maske uygulayın. Doğru yöntemleri bilenler kötü saç günü yaşamazlar

18. Vaks nasıl kullanılır?
Genellikle fönle şekil verilen katlı kesim, sürülen vaks yüzünden gene sarkmaya başlar. İste bu yağ krizine karşı bir yöntem var: Önce saçınıza sprey sıkın, biraz kurumasını bekleyin, sonra uçlara vaks sürün. Mükemmel olacak.

19. Çok fazla jöle kaçırdıysanız
Eğer saçlarınızı çok fazla jölelediyseniz ve taradıysanız, saçlarınız yağlı gözükebilir. Bunu önlemek için ürünü kabında (ya da tüpünde) önce fönle kısa bir süre ısıtın. Ürün daha iyi dağılacağından dolayı otomatik olarak dozu fazla kaçırmanızı da önlemiş olursunuz.

20. Saç spreyi ve parlatıcı
Havalandırıcı etki yaratmak için spreyi yukarıdan aşağıya doğru sıkmayın. Yoksa saçlarınızın üstünde ağırlık oluşur ve saçlarınız düzleşir. Onun yerine, saçları bukle bukle elinizle biraz yukarı kaldırın ve spreyi alttan yukarı olarak püskürtün. Uzun saçlarda: Başı geriye atın ve sprey bulutu aşağı doğru düşerken, saçlarınızı hafifçe silkeleyin. Hacim vermek için ideal yardımcılar fön, fırça ve köpüktür

21. Zamanlama sorununuz varsa:
Örneğin, sabah sabah 06:30�da uçağınız kalkacaksa, saçlarınıza akşamdan uygulayacağınız doğru bir şekillendirme ile zaman kazanabilirsiniz.saçlarınızı yıkayın ve yuvarlak fırçayla kabartarak fön çekin. Biraz saç spreyi sıkın. Yatmadan önce yarım saat bekleyin. Ertesi sabah hafifçe tarayın.

22. Saçınızı yıkamadan yattınız
Eğer sabah da saçınızı yıkayacak vaktiniz yoksa ve saçınızın yıkanması gerekiyorsa, saçlarınızın diplerine transparan pudra sürün ve iyice fırçalayın. Ayrıca buklelerinizi de nemlendirici sprey veya köpükle canlandırırsanız, saçlarınız tertemiz görünür.

23. Güçsüz kalmış kuru saçlar
İçinde alkol barındıran ve bu yüzden saçı iyice kurutan jöle köpük gibi ürünlerden vazgeçerseniz; bunların yerine yumuşak ürünleri kullanırsanız saçlarınız çabucak eski haline kavuşur.

24. Sabah hiç vaktiniz yoksa
Bir gün önceden sürdüğünüz saç jölesini ıslak ellerinizle yeniden aktif hale getirebilirsiniz. Ama saçlarınızı uzama yönünün aksine doğru parmaklarınızla taramalısınız.

25. Uzun saçlara ellerinizle köpük sürmeyin
Eğer saçlarınıza ellerinizle köpük sürerseniz, eşit dağılım olmayabilir. Bunu yerine bunu yerine geniş bir tarağa saç köpüğünü sıkın ve saçlarınızı diplerden ortaya kadar güzelce tarayın. Böylece köpüğü saçınıza eşit dağıtmış olursunuz.

28. Saç diplerinizin daha dik olmasını istiyorsanız
Uzun saçlarınızı üst kısımlarda kısmet krapeyle kabartıp, sprey sıkabilirsiniz. Böylece saçlarınız kabarık durur. Kısa saçları, üstten birkaç bukle ile ayırıp yandan klips tokalarla tutturun, yumuşak bir şekillendirici sürün ve fönleyin. Son olarak saçlarınıza sprey sıkın ve parmaklarınızla şekil verin

Uzun, omuz hizası ya da kısa modellerin hangisi bana uyar?

27. Hayal ettiğiniz model
Kuaföre giderken hayalinizdeki saç modelini bir dergiden keserek yanınızda götürün. Resme bakan uzman, ne istediğinizi daha iyi anlayacaktır. Ama şunu da unutmayın: Herkesin saç cinsi aynı değildir. Üstelik o fotoğraflar çekilmeden önce saçlar epeyce kuaför elinden geçmiş olur. Yeni alternatiflere açık olun. Saç uzmanları, neyin mümkün olup neyin olamayacağını bilirler.

28: Yuvarlak yüz
Yuvarlak yüzlü kişilerin, çene ya da kulakmemesi hizasındaki kabarık saçlardan uzak durması gerekir. Onun yerine başın üst kısımlarında kabaran ve aşağıya doğru ince perçemli dökülen kart kat modeller daha uygundur. Saçların uzunluğu omuzlara kadar olabilir.

29. Sık ve güçlü saçlarınız varsa
Pek çok kesime cesaret edebilirsiniz. Saçınızın rengi ne olursa olsun, orta uzunluktaki köşeli küt modeller ile düz kısa saçlara çok yakışır. Ama keskin hatlı bu saçları sık sık kuaföre düzelttirmeniz ve parlaklıklarını korumak için her gün bakım yapmanız gerekir.

30. Yeni bir kısa model mi denemek istiyorsunuz?
Yeni bir kesimde,alıştığınız tarzdan farklı şekillendirmek durumundasınız. Eğer çok erkeksi görünmek istemiyor, seksi olmak istiyorsanız, göz ve dudaklarınızı daha çok çıkarın. Ayrıca dikkat çekici küpeler, her zaman kadınsı bir hava yaratır.
Yumuşak dökümlü perçemler her yüz tipine gider

31. Saç, boy ve ölçüler
Birbirleriyle orantılı olmalıdırlar. Örneğin boyu 1.60m�nin altındaki kadınlara uzun saç yakışmaz. Uzun boylu iri kadınlarda kısa saçlar başın küçük, bedenin iri görünmesine neden olur.

32. İnce hafif perçemler
Özellikle ince saçlarda çok idealdir. İnce perçemler en fazla çene hizasına kadar ve kakülle birlikte kullanılırsa. Daha hacimli durular. Becerikli kuaförler araya birkaç kısa bukle yerleştirerek, saçın alttan destek alıp kabarmasını sağlar.

33. Kısaltmak ya da uzatmak?
Kesin karar veremeyenlerin, zamanla saçları uzadığında bile, şekli bozulmayacak bir modele ihtiyaçları vardır. En ideali, ince perçemlerle ensede daha uzun, yanlarda daha kısa dökülen kat kat bir modeldir. Bu model çene hizasında da güzel durur. Kısa kesimler ince saçlar için idealdir.

34. Elbise ve bluz dekolteleri saçınızla uyumlu olmalıdır
Çeneye kadar gelen saçlarda yuvarlak ve çok açık olmayan dekolteler idealdir. Kıvırcık saçları V şeklinde derin dekolte veya ince askılı bluzlarla daha kadınsı hale getirebilirsiniz. Kısa saçlarla hemen her şeyi giyebilirsiniz. İster derin dekolte olsun, ister balıkçı yaka kazak�

35. Kakül ve alında perçem
Uzun yüzleri dengeler. Çene hizasında biten küt kesimler de çeneye ekstra denge sağlar.
Kıvır kıvır saçlar şimdi çok moda

36. Sıcaktan korunun
Maşa ve fön sık kullanıldıkları zaman saçlara zarar verebilirler. Termo şekillendirici ürünler, ısıya dayanıklıdırlar ve aletlerin üstünde kalıntı bırakmazlar.

37. Düz saçlı kadınlar
Düz saçlı kadınlar yalancı ya da gerçek perma yaptırmayı severler. Ama suni kıvırcıkların şekillendirmesinin daha uzun sürdüğünü de hesaba katmak gerek. Kıvırcıklarınızın mükemmel görünmesini istiyorsanız, açık havada kurumaya bırakmak pek çözüm olmaz. Bunun yerine, saçlarınıza uygun bir şekillendiriciyle, parmaklarınızı kullanarak saçınızı biçimlendirin.

38. Periyodik soruna özel çözüm
Doğal kıvırcık saçlar, reglden birkaç gün önce düzleşir. Nedeni de büyük ihtimalle hormonlardır. Ama kıvırcık saçlar için özel spreyler sayesinde saçlarınıza eski havalarını geri kazandırabilirsiniz.

Kabarık saçlara kat kat kesimle hava kazandırabilirsiniz

39. Dipleri düzleşmiş kıvırcık saçları canlandırmak için
İnce bukleler alın, bunları maşaya diplerden beş parmak uzak kalacak şekilde, içe doğru sarın (uçları dışarıda bırakın). Kısa süre böyle tutun, dikkatle maşayı ayırın ve soğumasını bekleyin. Son olarak da tarayın.

40. Daha hacimli saçlar mı istiyorsunuz?
O zman saçlarınızı normal uzaman yönlerinin tersine doğru sarın. Daha sağlam kıvırcıklar elde edersiniz. Daha kabarık ve güzel dökülürler. Ayrıca o kadar da çabuk düzleşmezler.

41. Eğer doğaz kıvırcıklarınıza egemen olamıyorsanız
Saçlarınızı evcilleştirme işlemine yıkadıktan hemen sonra başlayın. Nemli saçlarınızı sıkı bir kuyruk yapın, sprey sıokın ve kurumaya bırakın. Sonra ayrık dişli bir tarakla tarayın ve isterseniz parlatıcı sürün.

42. 20′li yılların dalgalı saçlarına sahip olmak
Önce saçlarınızı spreyle biraz ıslatın ve alnınıza uzun bir klips takın. Altındaki saçları da klipsle tutturun. Parçaları fönle kuruttuktan sonra klipsleri çıkarın, yumuşak bir şekilde tarayın.

43. Sarı saçlara parlaklık gerek
Çünkü perma sarı saçı renksiz ve solgun yapabilir. Rengi tazelemek için soğuk küllü renk boyalar kullanmayın, kıvırcıklarınızı sağlıksız ve mat gösterirler. En ideali altın sarısı veya bakır gibi parlak sıcak renklerdir.

44. Saç kesimi her şeydir
Güçlü doğal dalgalarda çok kısa ve küt kesimler doğru olmaz. Üstelik saçlara belirgin olmayan katlar verilmelidir. Öyle ki, saç aşağıya incelerek dökülsün ama optik olarak eşit uzunlukta gibi görünsün

Zayıflama İlacı Nedir ? Sağlıklımıdır ?

Türkiye’de satılan zayıflama haplarının çok azının sağlık bakanlığından onaylı olduğunu düşünürsek kullanılan ve genellikle doğal diye tabir edilen bu haplar ne kadar sağlıklı olabilir?

Piyasada halka satılan çoğu ürün doğal ve bitkisel adı altında satılıyor fakat uzmanlar bu ilaçların aksine kimyasal ve hatta öldürücü olduğu konusunda uyarıyor. Zayıflama ilaçları genelikle gıda takviyesi olarak tanımlıyor kendini; fakat bu ilaçlar beyindeki yeme isteğini azaltıp insanın iştahını kesiyor ve bu şekilde kilo vermeye sebep oluyor. İştah kesici madde olan sibutramin’in bu ilaçlarda yüksek dozda kullanılması ise ölümcül olabiliyor.

Doğal etiketiyle satılan bu ürünlerin bir çok yan etkisi olabiliyor. Genel olarak görülen yan etkileri arasında; tansiyon yükselmesi, ağız kuruluğu ve kabızlık var. Ayrıca kalp krizlerine yol açıyor ve ölümlere sebebiyet verebiliyor.

Yine de zayıflama ilaçlarına gereksinim duyanlar için doktor kontrolünde ve sağlık bakanlığının onay verdiği ilaçlardan kullanmalarını tavsiye ediyoruz.

Uyku ve Trafik KAzaları Nasıl ve Neden Olur ?

  • Uyku ilişkili kazalar kazalar açısından en çok risk altında olan sürücüler
  • Yolculuk öncesi öneriler
  • Uykulu sürücüler için öneriler


Trafik; yol, araç ve insan üçlüsünden oluşmakta, bunlardan herhangi birinde oluşan bozukluk trafik kazalarına neden olmaktadır. Trafik kazaları tüm ülkelerde önemli bir sorundur. ABD’de kazaların, 4. ölüm nedeni olduğu ve motorlu araç kazalarının %51 ile en çok ölüme neden olan kaza türü olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde farklı bölgelerde yapılan araştırmalarda adli olayların büyük bölümünü trafik kazalarının oluşturduğu görülmektedir. İstatistiklere göre 1998 yılında ülkemizde 440.149 trafik kazası olmuş, 4.935 kişi ölürken 114.552 kişi yaralanmıştır. Bu sayı olay yerinde ölenleri içermekte, kazadan sonra hastaneye kaldırılıp orada yaşamını yitirenleri içermemektedir. Oysa DSÖ kazadan bir ay sonraya kadar ölümleri trafik kazası ölümü olarak kabul etmektedir. Bu nedenle yılda büyük olasılıkla 10 bin kişin ülkemizde trafik kazası kurbanı olduğu söylenebilir.

Trafik kazalarında aşırı hız, alkol alımı, tehlikeli araç kullanmanın yanında uykusuzluk da önemli bir nedendir.

ABD Ulusal Otoyol Trafik Güvenliği Yönetimi yıllık tüm kazaların yaklaşık %1,5'inde temel nedenin uykusuzluk ve yorgunlukla ilişkili olduğunu tahmin etmektedir. İngiltere, Norveç ve İsviçre'de yapılan farklı çalışmalarda %1-16 arasında değişen oranlar bildirilmiştir.

Uyku ilişkili kazalar kazalar açısından en çok risk altında olan sürücüler;

a) Uykusu bozulmuş ya da yorgun sürücüler

  • Mola vermeksizin uzun süre araç kullananlar,
  • Gece, öğleden sonra ve normalde uyuduğu saatlerde araç kullananlar,
  • Uyku yapan ilaçlar ya da alkol alanlar,
  • Tek başına araç kullananlar,
  • Uzun, kırsal, sıkıcı yollarda araç kullananlar,
  • Sık yolculuk edenler,
İngiltere'de yapılan araştırmada uyku ilişkili kazaların saat 02.00, 06.00 ve 16.00 dolaylarında 3 pik yaptığı saptanmıştır .

b) Genç sürücüler

Uyku ilişkili kazaların geç kalma eğiliminde olan, az uyuyan ve gece araba kullanan gençlerde yaygın olduğu saptanmıştır. Kuzey Carolina'da bu tür kazaların %55'inin 25 yaş ya da daha genç kişilerce yapıldığı, sürücülerin %78'nin erkek olduğu görüldü. İngiltere ve Norveç'te yapılan çalışmalar da benzerdi.

c) Vardiyalı çalışan sürücüler

ABD'de 25 milyon insan vardiyalı olarak çalışmaktadır. Bu alışılmadık programlarla çalışanların %20-30'unun yorgunluk ilişkili araba kazası geçirdiği saptanmıştır. Özellikle gece vardiyasından eve dönüş tehlikeli olmaktadır.

d)Ticari araç sürücüleri

Özellikle kamyon sürücüleri yorgunluğa bağlı kazalara eğilimlidir. Kamyon sürücülerinde uyku apnesi olarak adlandırılan uyku ve solunum bozukluğu yüksek oranda görülebilir. Tüm ağır kamyon kazalarının en az %30-40'ında sürücünün yorgunluğunun, katkıda bulunan etmenlerden biri olduğu ileri sürülmektedir.

e)Tanı konulmamış uyku bozuklukları olan sürücüler

Uyku bozukluklarının kazaları arttıran bir risk etmeni olduğu bildirilmiştir. Kronik insomnia (uykusuzluk), uyku apnesi ve narkolepsi gibi aşırı gündüz uyuklamasına neden olan bozukluklar olasılıkla 30 milyon ABD yurttaşında görülmektedir. Uyku bozukluğu olan pek çok kişi tanısız ve tedavisiz kalmaktadır. Örneğin; uyku apnesi orta yaşlı erkeklerin %4'ünde, aynı yaş grubundaki kadınların %2'sinde bulunmaktadır. Bu bozukluk kaza riskini 3-7 kat arttırmaktadır.

İngiltere'de yapılan araştırmada uyku ilişkili kazaların şu kriterlerle saptandığı belirtilmiştir:

  • Sürücünün alkolmetre ve kan alkol düzeyinin yasal limitin altında olması,
  • Aracın yoldan çıkmamış ya da başka bir aracın arkasına çarpmamış olması,
  • Fren izlerine rastlanmaması,
  • Araçta mekanik bir sorun olmaması,
  • İyi hava koşulları ve görüşün açık olması,
  • Hız ve öndeki araca çok yakın kullanmak gibi nedenlerin eliminasyonu,
  • Olay yerine gelen polis memurlarının temel neden olarak uyuklamaktan kuşkulanması,
  • Kazadan hemen birkaç saniye önce sürücünün çıkış noktasını ya da çarptığı aracı açıkça görmesi.
McCartt ve arkadaşlarının 593 uzun yol kamyon şöförüyle yüzyüze yaptıkları görüşmelerde, sürücülerin oldukça büyük bir kısmının direksiyonda uyuduklarını saptamışlardır. Sürücülerin %47,1'i daha önce, %25,4'ü ise son bir yıl içinde direksiyonda uyuduklarını söylemişlerdir.

ABD'de uyku nedenli kazaların, yıllık 23.318 ölüm ve 1.907.072- 2.474.430 sakatlığa yol açan yaralanma ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bunun giderinin ise 43.15-56.02 milyar dolar olduğu sanılmaktadır.

Uyku ilişkili kazaları engellemede etkili olabilecek önlemler:

1) Yolculuk öncesi öneriler

Sürücü iyi bir gece uykusu uyumalıdır. Bireysel farklılık göstermekle birlikte, ortalama 8 saatlik bir gece uykusu gereklidir.

Uzun yolculuklar bir arkadaşla birlikte yapılabilir. Yolcular yorgunluk belirtilerini fark ederek ya da aracı sıra ile kullanarak yardımcı olabilirler.

Her 100 mil (yaklaşık 160 km) ya da iki saatte bir düzenli molalar verilebilir.

Alkol ve performansı azaltan ilaçlar kullanılmamalıdır. Alkol ve yorgunluk birbirlerinin etkilerini arttırır.
Sık olarak gündüz uyuklaması, gece uyumakta zorluk ya da her gece yüksek sesle horlama gibi yakınmalar varsa uyku bozuklukları açısından bir doktora danışılmalıdır.

2) Uykulu sürücüler için öneriler

  • Yorgunluğun uyaran işaretlerine dikkat edilmelidir.
  • Araba kullandığı son birkaç kilometreyi anımsamıyorsa,
  • Yolda sağa-sola sapıyor ya da yolda ya da yol kenarında bulunan, sürücüyü hız ve yol sınırı açısından uyaran bariyerlere çarpıyorsa,
  • Dalıyor ya da dikkatini toplayamıyorsa,
  • Sık sık esniyorsa,
  • Gözlerini açık tutmakta zorlanıyorsa,
  • Önünüzdeki arabaya çok yakın kullanıyor ya da trafik işaretlerini kaçırıyorsa,
  • Başını tutmakta zorlanıyorsa,
  • Aracı ani duruş ve kalkışlarla sarsa sarsa kullanıyorsa uyuma tehlikesinin olduğunu bilmelisiniz.
  • Yalnızca radyoyu açmakla yetinmeyin, pencereyi de açın ve onu uyanık tutmak için diğer "numaraları" deneyin.
  • Mola vermek için güvenli bir yer bulun
  • Trafikten uzak, güvenli bir alana gidin ve kısa bir süre (15-45 dakika) uyumasını sağlayın.
  • Eğer gerekiyorsa kısa süreli uyanıklık için kahve başka kafeinli içecekler alın (kafeinin kan dolaşımına geçmesi yaklaşık 30 dakika alır).
3) Yol değişiklikleri Anayollardaki hız kesici ve yol kenarını belirleyen bariyerler sürücüyü yoldan çıktığı an uyarabilir. Tekerlekler bu bariyerlere çarptığında oluşan sarsıntı ve gürültü anayollardaki, aracın yoldan çıkmasına bağlı kazaları önlemede oldukça etkili olabilir. Kazalardaki kesin azalma bilinmemekle birlikte çalışmalar %15-70 oranında azalma bildirmektedir. Sürücü bu bariyerlere çarptığında yorgun olabileceğini düşünerek dinlenmelidir.

Hazırlayan:Prof. Dr. İ. Hamit Hancı, Ege Ü. Tıp Fak. Adli Tıp Anabilim Dalı -Trafik Gönüllüleri Derneği Başkanı
Dr. Burcu Eşiyok, Osmangazi Ü. Tıp Fak. Adli Tıp AD